8 Ocak 2009 Perşembe

Eylemsizlik Bazen Yapılacak En İyi Eylemdir

Süper Baba’da Alim, Galatasaray Lisesi’nde bir yatılı okul klasiği olan çömez muamelesini görünce içine bir şey yapamıyor olmanın o gıcık ergenlilk acısı çöker. Ne yapmalıyım, ne etmeliyim diye kara kara düşünürken, tesadüfen Aikido ustası Mustafa Aygün ile karşılaşır. Aikido öğrenrise, bir şey yapamıyor olmanın o gıcık ergenlik acısının yerini okulun fırlamasını madara eden çömezin gizemine bırakacağını düşünen Alim Efendi, Mustafa Hoca’nın paçasına yapışır ve bir klasik daha gerçekleşir.

- Mustafa Hoca bana aikido öğret.
- Neden öğrenmek istiyorsun?
- Herkesin içinde beni rezil ediyorlar Mustafa Hoca ya, ergenlik acım doldu taştı.
- Sana aikido öğretmem.
- Ama neden, nolur çok ihtiyacım var. Söz, çok çalışacağım, ne dersen onu yapacağım.
- Çünkü aikido bir saldırı değil savunma sanatıdır ve sen saldırmak istiyorsun.

İşte burada Alim Efendi abi o zaman bana saldırı öğretecek ne bileyim boksör falan olur bir hoca tavsiye et diyeceği yerde, saldırı amacıyla kullanmayacağına, sadece bir daha saldırıya uğrarsa kendisini savunacağına dair Mustafa Hoca’ya söz verir. Tabii Karate Kid de olur o zaman Aikido Kid. Bir süre sonra birkaç numara öğenen Alim, kendisine saldıran fırlamayı okulun kantininde herkesin içinde gayet asil bir biçimde madara eder.

Aikido hakkında Mustafa Aygün’ün anlattığı şeylerden biri de şudur: Aikidoda amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak safdışı bırakmaktır. Yani saldırgan bir hamle yaptığında bir enerji harcar ve senin tek yapman gereken o enerjiyi kendi lehine çevirecek basit hareketi yapmaktır. Atıyorum sana yumruk atan adamın yumruğundan kaçıp dengesini yitiren adamı hafifçe iterek yere düşürmek. Böylece harcadığın enerjiden daha büyük randıman alabilirsin.

İşte uzun zamandır kendimi böyle bir aikido ustasının karşısında saldırmadan durması gereken biri gibi hissediyorum.

Biraraya geldiklerinde siyasetten, küresel ısınmadan, çevre kirliliğinden, doğanın dengesinden, Filistin’de ölenlerden falan konuşan insanlara katlanamıyorum. Tüm iyi niyetleriyle çözüm üretmeye çalışan, birşeyler yapmaya çalışan insanlara kendime yaptığım tüm o “sen karışma, aman sus” telkinlerine rağmen bir süre sonra tepki gösteriyorum. Vaktimin bu konuşmalarla harcanmasına tahammül edemiyorum. Anlatanların heyecanı, bazı başarı öyküleri filansa büsbütün sinirimi bozuyor. Hemen başlıyorum, Koç Üniversitesi dünya kadar ağaç kesti okulu yaparken, TEMA’nın gıkı çıkmadı, sonra bir öğrendik ki, Koç Holding TEMA’nın en büyük bağışçısıymış. Biri kentsel dönüşüm projesi anlatıyor heyecanla, ben başlıyorum kentsel dönüşüm şehrin istenmeyen insanlarının ellerinden mallarını alıp o malları başkalarına satmak için tezgahlanmış bir pazarlama stratejisidir. Ama aslında bunları söylerken bile pişman oluyorum. Çünkü söylediklerim ikna etmişse; “peki napacağız abi, ona inanma, buna inanma, hayatımızı mahvediyorlar” sorularına muhattap kalıyor, etmemişse; bu defa da kendi argümanlarımı kuvvetlendirmeye çalışmak zorunda kalıyorum.

Oysa ki, yabancılaşmanın tek çözüm olduğunu, en iyi hareketin hiçbirşey yapmamak olduğunu düşünüyorum. Çünkü, sistem tıpkı bir aikido ustası gibi senin enerjinden besleniyor, senin saldırırken harcadığın enerjiyi kendi lehine kullanıyor. Yaptığın herşey sisteme yarıyor.
O yüzden de diyorum ki, bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Aslında yılanın yaşamasını istediğimden değil, yılanı öldüremeyeceğimi düşündüğümden. Yılanla ne kadar az temas edersen, yılanla ilişkin ne kadar az olursa o kadar iyi. Çünkü yılanla savaşmak bile seni yılana yaklaştırır.

8 yorum:

  1. :)

    ne de guzel anlatmissin.

    su donemde ben de en cok bunu yapiyorum sanirim. ustelik bunun bir adim otesinde de, fazlaca bosvermis bir durumdayim. yani aslinda dusunmuyor degilim ancak, dile getirmemeyi seciyor, dile getirmemekle birlikte de, tamamen alakasiz bir sekilde, alakasiz insanlarla alakasiz muhabbetler etmeyi, geyik yapmayi falan daha cok tercih ediyorum.

    dun bir arkadasim misal, ne kadar da bireysel oldugumuzdan, iste dunyanin temel sorunlarindan birinin bu bireysellik oldugundan falan dem vuracak oldu, insanlarin cikarlarina gitcekti konu. aman dedim, gozunu seveyim sus, gel siniftaki guzel hatunlardan bahsedelim biz senle, gozdede de ne popo var ama di mi ? falan dedim, olayi direk baska yone cektim..

    YanıtlaSil
  2. iyi de güzel de hacım sen eylemsizliğinle enerji harcamıyosun ama karşı tarafın enerjisini de karşı tarafa yönelendirmekten ziyade yanından geçip gitmesine izin veriyorsun gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var? Nihayetinde seninkisi tao şeysi olmuş sankim.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Fakeangel,

    Gözde'nin poposu hakkında konuşmak her zaman hoşuma gider :)

    Sevgili Zafer,

    Aslında mesele basit. Sistem aynı anda hem boks hem aikido yapabiliyor ve her açıdan beni dövüyor. Dayak yememenin tek yolu adama ilişmemek. Yani evet karşı tarafın enerjisi yanımdan geçip gidiyor. Yanımdan geçmesine izin vermezsem beni yıkıp geçiyor. Burada şahsi derdim, adama zarar vermek değil kendimi korumak. Fakat bu adama hiç ilişmezsen adam hem seninle karşılaşmasından doğacak enerjiden (karşılaştığın zaman ya seni döver, ya ağız dalaşına girer, ya da ensene vurur lokmanı alır.) mahrum kalır, hem de sen adamın sana vereceği hasardan kurtulursun.

    Seni en kalbi duygularımla selamlıyorum Tao kelebeğim benim.

    YanıtlaSil
  4. Sorun daha bi karmaşık be adamım zannımca. Nihayetinde güneyamerikada kanat çırpan kelebeğin dünyanın öbür ucunda fırtına yaratması gibi kaotik bir toplu domino taşı devrilme hadisesi yaşatır. Gelir de dokanır ucu sana bir şekilde öyle düşün bence.
    Sonuçta Aikidoyu şeyettiren O'sensei abi de hızlı koşmak üzerine uzmanlaşmak yerine enerjiyi farklı yönlendirmeye kendisini vermiş. Bir ilim irfan dolu yoruma imza atmanın verdiği rahatlıkla selamlıyorum seni şeker.

    YanıtlaSil
  5. Haklısın be adamım kaotik düşün ve kelebekler yetiştir. Adamım bak sana ne diyeecğim :) Seninle kelebekler vadisine giddelim, orada bir kulube yapalım, ve dünyanın öbür ucunda fırtınalar koparacak kelebeklleri yetiştirelim. Ne dersin olur mu, tamam mı, lanet olsun adamım ha.

    YanıtlaSil
  6. eh be adamım üşengeçlik bu tutunamamaktan kelli olan... (ben ne dedim yau)

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Selim, bu benim de zaman zaman kendimi yakın hissettiğim, içinde bulduğum bir hissiyat. Ama ertesinde derin bir pişmanlık bastırıyor. Kendi eylemsizliğim, eyleyenlere garezim gözüme zayıflığımın bir ifadesi gibi görünüyor.

    Sonuçta dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum. Tek başına eylemlilik de eylemsizlik de yüceltilecek şeyler değil. An'lardan yapılıyor hayat ve her anın kendi sorusu ve cevabı oluyor.

    Yine aklıma kutsal kitap geliyor. Senin adaşın, ağabeyin yabancılığı bir çözüm yolu mu gördü diye düşünüyorum. Bana pek öyle gelmiyor. Bir tür yabancılığa mahkumdu belki ama tercihi değildi yaşadığı. İçi muazzam bir adalet duygusuyla dolu değil miydi Selim'in, kendisi ve herkes için adaleti sağlamak için yanıp tutuşmuyor muydu?

    Neticede kendime diyorum ki hareket etmek için ucuz neden bulanlara gıcık olmaya devam, ama hareket etmek için neden olmadığına iman etmek için de yeterince kanıt yok :)

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Mehmet Hayri,

    "hareket etmek için ucuz neden bulanlara gıcık olmaya devam, ama hareket etmek için neden olmadığına iman etmek için de yeterince kanıt yok :)"

    Harbi güzel yazmışsın abi. Buna bir diyeceğim gerçekten yok. Doğru söze hacı emmi ne der, he der diyerek noktalıyorum. Hacı emmi değilim gerçi de "he"den başka diyecek birşey yok.

    Kutsal kitap konusu ise derin mevzu. Girsek bir türlü girmesek başka türlü. Dilersen ben sabahlara kadar girerim. Şimdilik sadece şunu söyleyeyim. Benim ağabeyim, adaşım ışık seliydi, günlerin selinde akmak yerine dünyayı aydınlatmayı seçti. Hızı da ışık hızıydı, ama dünya da pek bi büyüktü. Şimdi dönüp baktığımda keşke diyorum, dünyayı aydınlatmaya kalkacağına günlerin selinde aksaydı, İsa'lığa soyunmasaydı. Babası Numan iken Allah'ın oğlunun görevlerini üstlenmek de ağır be usta.

    Şimdiye kadar okuduğum en güzel yorumdu, teşekkür ediyorum gerçekten.

    YanıtlaSil