14 Ocak 2009 Çarşamba

Aşkta Kadınların Maradona – Beckenbauer Sorunsalı

Franz Beckenbauer, lakabı Kaiser, yani İmparator, Almanların efsanevi defans oyuncusu, defans oyuncusu tanımını değiştiren adam, geriden oyun kurma denen heyulanın atası, golcü, lider, istikrar abidesi, fedakar (1970 Dünya Kupası 3.lük maçında Uruguay'a karşı bir kolu sargılı oynamış), sadık, güvenilir, takım kaptanı.

Beckenbauer, bütün yaşlı dünya yıldızlarının toplandığı ve şov amaçlı Cosmos organizasyonunu saymazsak, ömrü boyunca Bayern Münih’te top oynamış, oyunculuğu sırasında da, teknik direktörlüğü sırasında da, gerek Alman Milli Takımında gerek Bayern Münih’te kazanılmadık kupa bırakmamış.

Jübilesinden sonra, önce Alman Milli Takımı teknik direktörlüğüne, sonra Bayern Münih teknik direktörlüğüne, sonra Bayern Münik başkanlığına, sonra Bayern Münih onursal başkanlığına gelmiş. Alman Futbol Federasyonu başkanlarını, Alman Milli Takımı teknik direktörlerini onun belirlediğine ve Alman futbolunda bir tür elitist, soylu bir sınıf oluşturduğuna ve bu sınıfın başkanlığını yürüttüğüne dair söylentiler var. Hedefi önce UEFA sonra FIFA başkanı olmak. Bir kere bile kırmızı kart görmemiş bu defans oyuncusu belli ki çok yetenekli ve oyunu kurallarına göre oynamayı iyi bilen bir lider.

Beckenbauer tüm bu üstün özelliklerine rağmen bir sistem adamı. Takım arkadaşlarının ağzından onun hakkında hiç kötü söz çıkmamış. Ama çok samimi sözler de çıkmamış. Belli ki saygıyla karışık bir korku bırakmış üzerlerinde. Hata yapana pek hoşgörü gösterdiğini de sanmıyorum. Hatta eminim bir insan bunu yapabiliyorsa sen de yapabilirsin falan diyor olmalı hata yapan takım arkadaşlarına. O bütün yıldız özelliklerine rağmen, kaprisleri olmayan, antrenman kaçırmayan, kolay kolay sakatlanmayan, kırmızı kart görmeyen, takımını yüz üstü bırakmayan bir disiplin abidesi. Futbolu bıraktıktan sonra bile hala bu işlerin içinde olmak istediğine göre çok daha uzun vadeli planları olan, kendisinden sonra bile devam etmesini düşlediği bir sistemi etap etap kurgulayan biri.

Diego Armando Maradona, lakabı el Diego, çünkü Maradona bir başka şeye benzetilemez, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük iki futbolcusundan biri, diğeri Pele, Arjantinli, burjuva takımı River Plate’in değil, halkın takımı Boca Juniors’un taraftarı, şu sıralar Boca Juniors’un stadı La Bombonera’nın kapısında “dinim Boca, tanrım Maradona, mabedim La Bombonera” yazıyormuş.

Boca’dan ayrılıp Avrupa’ya transfer olduğunda önce Barcelona’ya gider. Ama mutlu olamaz Barcelona’da. Yine de İspanya Kral Kupası ile İspanya süper kupasını kazanır o sene. Bana göre Barcelona’da mutlu olamamasının tek bir nedeni vardır. Barcelona kendisi olmadan da iyi takımdır. Kendisi oyuna girdiğinde yarattığı marjinal fayda tatmin etmemiştir onu ve yine bence bu yüzden İtalya’nın orta sıra takımlarından Napoli’ye gider. Napoli Güney İtalya’dadır ve İtalya’yı kuzeyliler yönetmektedir. İşte seneler sonra Juventus’un küme düşmesi, Milan’ın puanlarının silinmesiyle sonuçlanan şike skandalları o günlerde muhtemelen daha da yoğundu. Bu Napoli ile bu Juventus’u, bu Milan’ı bu kuzeylileri yenerek şampiyon olmuştur Maradona, tıpkı 1986 dünya kupası çeyrek finalinde İngiltere’yi attığı iki acayip golle eleyerek, Falkland’ın rövanşını aldığı gibi. 1990’da İtalya’da düzenlenen dünya kupasında Napoli taraftarları İtalya’yı değil, Arjantin’i desteklemişlerdir bir İtalya Arjantin maçında. Yıllar sonra bir Napoli taraftarı Şampiyonlar Ligi maçında Juventus’a karşı Galatasaray’ı destekleyeceklerini açıklarken duygularını şöyle anlatır:

“Kuzeyliler bizi adam yerine koymazlar, ayrılmak isterler. Kuzey takımlarında İtalyan bile oynatmazlar. Milli Takım’a güneyden oyuncu almazlar. Üstelik onların bize karşı oynadıkları her maçın topu da yuvarlak değil, dört köşedir. Bir köşesinde para, öbüründe mafya, üçüncüde şike, dördüncü köşede de başkanlarının ismi vardır. Niye tutalım Juventus’u? Hep ezildik, ezdiler bizi. Başımızı, ilk defa bizi şampiyon yapan Maradona ile kaldırdık gururla. 80 bin Napolili 1990 Dünya Kupası’nda boşuna mı bağırdık Arjantin diye. Üstelik İtalya-Arjantin maçında.”

Maradona sahada kendisini İsa gibi gördüğünden olsa gerek, takım arkadaşlarının hatalarını falan da hoşgörüyle karşılar. Takım arkadaşı Burruchaga “ben onun portakalla mandalinayla yaptığı hareketlerin yarısını futbol topuyla yapamıyordum” derken, bir diğer takım arkadaşı Careca “"sonuçta ben ancak dünyanın en iyi üçüncü futbolcusu olabilirim. çünkü birincisi Diego'dur, ikincisi her zaman Diego'dur ve sonra diğer önemli futbolcular gelir” demiştir. El Diego ile diğer futbolcular arasında böylesine bir fark vardır ve el Diego bu farkı bilmektedir. Bu nedenle her mağlubiyetten, her hatadan kendini sorumlu tutar.

Futbolu zevk için oynar Maradona, hile yapar, mızıkçıdır. Antrenmanlar, iş disiplni, sebat falan filan umurunda değildir. Daha çok zevk alacağı herşey için futbolu terkedebilir. Bakmayın şu anda Arjantin Milli Takımı teknik direktörü olduğuna çok yakında sıkılır, onu da bırakır. Çünkü futbol onun hayatında eğlenceli etkinliklerden sadece birisidir. O nedenle kokain de kullanır, doping de alır, elle attığı gol için o tanrının eliydi de der. Maradona’nın keyfi yerindeyse, birşeyleri kazanmak isterse kazanır. Bağış Erten’in deyimiyle Maradona, “16'sında milli, 18'inde şampiyon, 22'sinde dünya yıldızı, 26'sında efsane, 31'inde kokainman, 44'ünde ağır yaralı”dır ve “futbolu sevmeyen kaldıysa yeryüzünde, onu seyretmedikleri içindir”.

Maradona şişko ve kısaboyludur, alkolden sigaraya, kokainden kumara, gece hayatından kiliseye, kapitalist karşıtı eylemlere kadar her yerde bulunabilir. Beckenbauer, zinde ve fittir, alkole, sigaraya kokaine, kumara, gece hayatına itibar etmez, aile yaşamına, sağlıklı yaşama, dengeli beslenmeye falan itibar eder. Maradona’nın nerede ne yapacağı hiç belli olmaz, sürprizlerle doludur. Beckenbauer’de sürpriz yoktur, herşey belli bir plan dahilinde ilerler. Maradona sevimlidir, komiktir, eğlencelidir. Beckenbauer, ciddi, karizmatik ve yakışıklıdır. Maradona insana yaşama sevinci verir, Beckenbauer güven duygusu. Maradona kahkahalarla güler, Beckenbauer tebessüm eder. En nihayetinde Maradona zevktir, Beckenbauer huzur.

Bir teknik direktör olsan takımına Beckenbauer’i mi almak istersin, Maradona’yı mı ey kadın?

Talep gören yüksek fiyatlı erkekler tıpkı talep gören yüksek fiyatlı futbolcular gibidir ve kadınlar da Beckenbauer’lerde Maradona’ları, Maradona’larda Beckenbauer’leri ararlar. Maradona evlilik yıldönümünde ortalarda görünmeyip, telefonları açmayıp gecenin ikisinde bir kamyon gül ile bütün apartmanı ayağa kaldırır, Beckenbauer ise evlilik yıldönümünde akşam saat tam 8’de arabasıyla evinden aldığı karısıyla şehrin en şık restoranında şampanyalar eşliğinde yenen nefis bir yemektir. Sevgilisi Beckenbauer olan rutinlikten, sürprizsizlikten şikayet eder, sevgilisi Maradona olan kötü alışkanlıklardan, belirsizlikten, sağlıksızlıktan filan. Kadın ilk aşk acısını Maradona’dan aldıysa, Beckenbauer’e sığınır, Becekenbauer’den almışsa, Maradona ile rahatlar. İkisini de görmüşse eğer bir kadın mutlaka senteze kalkışır.

2 yorum:

  1. gönül ne bekenbaer ister ne maradona. şöle yakışıklı, evinin erkeği bir metin tekin olsun, şahane!

    YanıtlaSil
  2. :) Şevval Sam'ı bana getirene Metin Tekin bedava

    YanıtlaSil