3 Haziran 2008 Salı

Into The Wild - Dar keskin ve Kaba bir Tutunamayanlar çeşitlemesi

Christopher Johnson Mcandless 22 yaşında çok yüksek notlarla Atlanta Emory Üniversitesi’nden mezun olduğunda kendisine ait eğitim fonunda 24,500.68 USD vardı. Notları ve parası Harvard Hukuk fakültesine devam etmesine imkan tanıyordu. Ailesi mezuniyet hediyesi olarak eski püskü arabasının yerine yeni bir araba almak istemişlerdi. Ancak o sonsuz bir özgürlük isteyen evi yollar olan sınır tanımayan bir maceracı ve güzelliklere yolculuk yapan bir seyyah olarak içindeki sahte kişiliği öldürmek için heyecanı doruğa ulaşan bir savaş ve galibiyet sonucu ruhsal dönüşümünün başarıyla tamamlanması amacıyla medeniyet tarafından daha fazla zehirlenmemek uğruna tek başına vahşi doğaya, Alaska’ya kaçtı. Kaderinin cilvesi ise iş başındaydı. Vahşi doğada yanlışlıkla yediği bir ot henüz 24 yaşındayken onu gerçekten zehirleyerek öldürdü. Meğer sonsuz özgürlük sandığı da bir derenin geçilmesinin imkansızlığı kadarmış.

Gerçek bir hikayeyi anlatan Into The Wild filmini bu cümlelere indirgemek biraz insafsızca bunu kabul ediyorum. Ancak bilgelik de 24 yaşında edinilebilecek bir şey değil. Alev Alatlı’nın “büyük yalan” dediği şeyi anlamak ve yaşamak hiçbirimiz için kolay değil elbette. Ancak keskin sirke de küpüne zarar. Ne yazık ki, Chris Alexander Supertramp (süperberduş) mutluğun sadece paylaşıldığında gerçek olduğunu yalnız başına ölürken anladı. Tam ölürken “tanrıya şükürler olsun ki mutlu bir hayat yaşadım” sözünün paylaşılmayan mutluluğun gerçek olmadığı tespitiyle çelişiyor olması bizlere aslında berduşun çok da süper olmadığını gösterdi. Evet “kristalin kırılganlığı onun zayıflığının değil saflığının göstergesidir”. Ancak saf bir kristale özen göstermeyen sadece anne ve babası değildi. Kendisi de yeterince özen göstermediğinden tuzla buz oldu kristal. Oysa Yusuf kuyuya girdiği için Yusuf olmuştu ve kuyuya girmeden Yusuf olunamıyordu.

Haklı da olsa süper berduş, kurgusal doğrularını yeterince test etmemişti. Bedelini canıyla ödedi. Oysa benzer duyarlılıkları Oğuz Atay “Tutunamayanlar”da çok daha naif ve bilgece anlatmıştı. Oğuz Atay’ın derinliği de süper berduşun aksine “büyük yalan”dan kaçmamasından kaynaklanıyordu. Mutsuz biriydi, yeterince anlaşılmamıştı ama kaçmak yerine göğüslemeyi tercih etti. Son nefesine kadar gaddarca alay ettiği üniversitelerde hocalık yaptı. Tüm umutsuzluğuna, kırılganlığına ve saflığına rağmen kendisine gereken özeni gösterdi ve tuzla buz olmadı.

Into The Wild tüm sığlığına rağmen yine de “Büyük Yalan”a dikkat çektiği için kayda değer bir filmdir. Benim nazarımda ise “Tutunamayanlar”ın keskin, dar ve kaba bir çeşitlemesinden öte değildir.

2 yorum:

  1. dar ve kaba oluşuna katılıyor fakat keskin oldugnu düşünmüyorum.. o kadar da deil be:)

    YanıtlaSil
  2. :) keskinden kastım burnundan kıl aldırmayan alternatiflere kapalı. Yani keskinden neler anlaşılabilir düşündüğümde aklıma bir sürü şey geldi şimdi.

    Keskin diyince delikanlı, yiğit, mert falan gbi anlamlar çıkabiliyor. Radikal gibi anlamlar çıkabiliyor. Hatta sıkarsan becerikli gibi anlamlar bile çıkabiliyor. O açılrdan anlandysan bence de o kadar da değil :)

    YanıtlaSil