4 Kasım 2008 Salı

Bir Hastane Dizisi : House M.D.

Genel olarak dizilere bakıldığında, hikayelerin işlenme biçimine göre iki temel tür olduğu söylenebilir. Karakter dizileri ve Hikaye dizileri.

Karakter dizilerinde her bölümde temel bir konsepte bağlı olarak farklı bir olay başlar, işlenir ve biter. Bir önceki bölümdeki olay yeni bölümde bir daha işlenmez. Bu dizileri sürükleyen dizilerin karakterleridir. Kara Şimşek, Mavi Ay, sitcomların tamamı, Smallville gibi diziler karakter dizileridir. Dizi yıllar önce yayından kaldırılmış bile olsa, karakterler akılda kalır. David Anderson, Maggie Hayes, Michael Knight, Al Bundy, Balky Bartacumus, Larry Appleton, Bill Cosby gibi karakterleri insan nasıl unutabilir ki…

Öte yandan bir de hikaye dizileri vardır. Bunlarda hikaye sürekli devam eder. Bir önceki bölümü izlememişseniz, izlemek çok manalı gelmez. Karakterleri istediği kadar iyi olsun, bu tür dziileri hikayeleri sürükler. Kaçak, Prison Break, Lost, Heroes gibi diziler de hikaye dizileridir.

Gizemli sağlık sorunlarının teşhislerinin ve tedavilerinin sıradışı doktor Gregory House’ın çevresinde çözümlenmesini anlatan House M.D. bir karakter dizisidir. Bu nedenle diziyi anlatmak için karakterleri anlatmak gerekir.

Gregory House, bencil, huysuz, kural tanımaz, yalnız, mutsuz, ilaç bağımlısı, topal bir doktordur. En iyi tıp fakültelerini bitirmiş, kural tanımazlığı ile başına pek çok iş açmış, bütün Birleşik Devletler’de belki de çalışabileceği tek hastanede New Jersey Princeton Plainsboro Hastanesi’nde çalışmaktadır.

Gregory House, kendine koyduğu teşhisi kendisi gibi tutkuyla uygulayacak bir doktor bulamadığı ve o zamanki karısı Stacy’nin House komadayken hayatını kurtarmak için verdiği bir karar sonucu topal kalır. Bundan dolayı hergün fiziksel acı çeker ve bu acıyı bastırmak için de ağrı kesici bağımlısıdır. Bu olaydan sonra Stacy’i asla affetmez ve ayrılırlar.

House asla beyaz önlük giymez, her hastaya bakmaz, klinikte çalışmaz. İlgisini çeken birşeye ise öyle bir tutkuyla bağlanır ki, hasta ölmek istiyorum dese öldürmez. Benim en sevdiğim bölümü olan DNR isimli bölümde, bir nevi ötenazi hakkını kullanan hastayla yaptığı pazarlık kişiliğini en çok ortaya koyan bölümdür. Hastaya der ki, izin ver seni tedavi edeyim, sonra hala ölmek istersen, bunun acısız ve hızlı bir yolunu sana bizzat ben uygulayacağım der. O hastalarla genellikle konuşmaz. Çünkü insanlar yalan söyler. Hiçbirşeye inanmaz çünkü herşey özellikle de insanlar değişir. Hastalarını hastaları mutlu olsun diye iyileştirmez. Hastaları umurunda değildir. Umurunda olan şey insana olan tutkusudur. İnsan hakkında yeni bir şey öğreneceğim diye yapar herşeyi. Tanrıya inanmaz, determinizme tutkuyla bağlıdır. Neden sonuç bağlantılarını kurmadan hasta iyileşiyor da olsa, rahat etmez. Ve tabii ki her zaman haklıdır. Her zaman hayatlar kurtarır. Her ne kadar tüm teşhisi kendi başına koyuyor olsa da diyalektik bir metoda her zaman ihtiyaç duyar. Konuştuğu insanların doktor olmaları, ya da konuştukları konunun hastalığın kendisi olması gerekmez. Hatta ilk ekibi tamamen dağıldığında bir süre hastanenin hademesiyle konuşarak teşhisler koymuştur. Kendisini şartlar yıldıramaz. Son teknoloji aletler olmadan da testleri gerçekleştirebilir. Kendisinden asla taviz vermez. Esasen bu yönleri ile biraz Ayn Rand’ın karakteri John Galt’a benzer. Ama dizi yapımcısının da esasen belirttiği gibi asıl ilham kaynağı Sherlock Holmes’dur. Sherlock Holmes afyon içer, House vicodin, Holmes keman çalar, House gitar ve piano, ilgilerini çeken bir dava yoksa her ikisi de acayip tembeldir. Holmes’un yakın arkadaşı Watson’dur, House’unki Wilson. Daha fazlası için biraz araştırma yeterlidir.

Hemen her zaman dar vakitlerde çalışmak durumunda olduğundan, olası hastalığın ya da hastalıkların tedavisine başlar ve o ilaçların etkilerini de semptomları değerlendirirken dikkate alır. Klasik bir formatı ve hikaye örgüsü vardır. Kimsenin çözemediği ölümcül bir hasta hastaneye gelir. Birileri House’un bu hastayı alması için ona sebepler sunarlar. House biraz direnir, sonra kabul eder. Önce ekibinin söylediklerini dikkate alır. Onlardan birinin söylediğini yapmalarını ister. Hasta kötüye gider. Kendisi bir teşhis koyar hasta yine kötüye gider. Sonunda Wilson ile alakasız bir şey konuşurken durumu kavrar ve tedavi eder. Bu rutin, diziyi sıkıcı yapmaz. Sonuçta House asla yanlış yapmaktan korkmaz. Çünkü onu düzelteceğine dair kendine müthiş bir güveni vardır.

Diğer karakterler de çok güzel işlenmiştir. Mesela Wilson, mesela Cuddy, mesela Foreman ve diğerleri…

Wilson House’un belki de tek arkadaşıdır. Onunla oynayabilen, içinde bir miktar House’luk barındıran ama aslen tamamen zıt. House’u iyi tanır, yapabileceklerinin farkındadır. House’un aksine Wilson bir kurtarıcı olmayı önemsediği için başarılı bir onkologdur. Hastalarıyla empati kurar, onlara iyi davranır. House ise temelde onun hastalarını önemsediğini değil, kurtarıcılık misyonunu benimsediğinden öyle davrandığını düşünür. Yani temelde House da Wilson da kendi egolarına hizmet ederler ve sadece egolarının beslendiği kaynaklar farklıdır. House eğlencedir, Wilson konfor. House motosiklettir, Wilson Volvo. House yelkenliyle dünya turudur, Wilson aşk gemisiyle Akdeniz turu. House rock’n rolldur, Wilson klasik müzik. House devrimcidir, Wilson statükocu. House buruşuktur, Wilson ütülü. House spor ayakkabıdır, Wilson kösele. House t-shirttür, Wilson kravat. House kot pantolondur, Wilson kumaş. House redbulldur, Wilson soda. House sakal bıyıktır, Wilson traş. House akıldır, Wilson inanç. House felsefedir, Wilson din. House kungfudur Wilson eskrim. House Kargözdür, Wilson Hacivat. Fakat neticede dizinin geneli için bakarsak House rakıdır, Wilson su. Cuddy’de buzdur aslında.

Cuddy hastanenin başhekimidir. House’u çalıştırmayı göze alabilen belki de ülkedeki tek başhekimdir. House’a istediği oyun sahasını vererek dehasını sunmasına fırsat verir ama bir yandan da onun hakemliğini yapmak zorundadır. House’u denetleyebilmek için her yola başvurur. House için bu da bir oyundur ve Cuddy ile mücadele etmekten memnundur aslında. House kaçar, Cuddy kovalar. House haylaz çocuk, Cuddy örnek bir annedir. House’u denetlemek için genellikle Wilson ile Foreman’ı kullanır.

Foreman tam emsal gösterilecek karakterdir. Dizinin ahlakıdır. House ile arasında saygılı bir nefret vardır. İlk başta House’un ekibinde ekibin en parlak doktoruyken, başka bir hastaneden iyi bir teklif aldığında işten ayrılır. Doktorluğuna ne kadar saygı duyuyor da olsa, House’dan nefret etmektedir. Ama ne yazık ki gittiği hastanede işler yolunda gitmez ve aslında iyileştirdiği bir hastanın tedavisi sırasında standart protokollere uygun hareket etmediği gerekçesiyle işsiz kalır. Bu son olay ve House’dan referanslı olması nedeniyle hiçbir hastane kendisine iş vermeyi kabul etmez. Foreman araftadır çünkü. Taraf olmadığından bertaraf olmuştur. Sonunda Cuddy House’un yeni ekibiyle House arasında bir pozisyon için ona iş verir. House da bu duruma ses çıkarmaz. Çünkü oyun zorlaştıkça, eğlencesi artan bir olgudur.

House, Cuddy, Wilson ve Foreman hepsi de fena halde yalnızdır. Çünkü hepsi de fena halde bireydir.

8 yorum:

  1. of ya, ben de bu dizinin reklamini goruyodum da hep bunu kim izliyodur diyodum. allah cezani vermesin

    YanıtlaSil
  2. cok yuzeysel olacak ama , gregory house, evimin erkegi olmasini istedigim adamdir :)

    bu arada, herseyi ikiye ayirmak gibi bir hastaliginiz var sanirim sizin :)

    her neyse.. ne diyordum.. yazi cok guzel olmakla beraber..

    house da iyidir..

    candir.

    YanıtlaSil
  3. :) Gregory House'a bayılıyorum ben. Diziye de bayılıyorum. Yani House'u bana neden savunma ihtiyacı duydunuz anlamadım. Ama evimin erkeği derseniz son 3 bölümünü izlemenizi tavsiye ederim :) Spoiler olmasın izlemediyseniz. Bir de aşık olduğu için CIA'den getirip bir hafta sonra kovduğu bir kadın vardı hatırlatırım. House'u uzaktan sevmek sevmelerin en güzeli olur bence.

    İkiye ayırmak anlatmayı kolaylaştırıyor :) Özellikle bu yazıda özellikle ikililer üzerinde durdum. Hatta ilk başta David Addison Maggie Hayes, Dempsey and Makepeace gibi Amerikan dizilerindeki diğer kahraman ikililere de değinmeyi planlamıştım. Ama bu yazı da böyle çıktı.

    YanıtlaSil
  4. izledim son 3 bolumu evet. hatta sirf ara verdiler diye, krismis denen su surecten nefret etmekteyim..

    cia'den kovdugu abla da birazcik salakti ama diye de kendimi avutabilirim.

    hos, cia'de olmayi da isterdim :p yani cia calisani olup da salak olmayi da tercih edebilirim.

    bu arada, yorumumun bir savunma iceriginden cok, house un adini duymanin verdigi cosku icerigi vardi.

    yoksa yazidan da anlasilmakta house u sevmeniz..

    YanıtlaSil
  5. ah nefis tespiti alkışlayabilir miyim?:

    house rakı, wilson su ve cuddy buz.

    a şimdi fark ettim burda üçe ayırmışsınız :)

    YanıtlaSil
  6. Üçün beşin hesabını yapmayalım şimdi :)

    YanıtlaSil
  7. Aslinda mesela behzat c de house‘a ne kadar cok benziyor. ikisi de isinde mukemmel͵ bi o kadar aykiri͵ oyle her davayla ilgilenmeyen fakat kivrak zekalariyla zorlu islerin ustesinden gelen anti - kahramanlar. ekip arkadaslariyla iliskileri͵ agresiflikleri͵ anarsist tavirlari͵ meslek raconlarinin disina cikmalari͵ mudurun her dedigine eyvallahi yoktur ikisinin de.
    Bu da oyle bi tespitim .

    YanıtlaSil
  8. Bence Behzat Ç'nin işinde mükemmel olduğu söylenemez. Bence Behzat Ç'nin dava seçtiği de söylenemez. Bence House dahidir, olağanüstüdür, Behzat Ç ise düzgün ve olağandır. Ha ikisi de iyi anti kahramalardır o ayrı :)

    YanıtlaSil