21 Kasım 2008 Cuma

Deli Saçması - Bir Kez Daha

İnsanlar ikiye ayrılır : İnananlar, inanmayanlar

Neye inandıkları ya da neye inanmadıkları o kadar önemli değil. Allah olur, ahlak olur, ilke olur, cadı olur, peri olur, para olur, akıl olur, fizik olur, bilim olur, sevgi olur, aşk olur, zevk olur, ölüm olur, hayat olur, başka insanlar olur, kendileri olur, ot olur, bok olur. Ama muhakkak insanoğlu birşeylere ya inanır ya inanmaz ve inanmanın nesnesine bağlı olarak bir inananlar safına geçer, bir inanmayanlar.

Kimisi hayatın saçma olduğuna inanır, kimisi ölümün. Kimisi maymundan geldiğine inanır, kimisi evrenin eşref-i mahlukatı olduğuna. Kimisi determinizme inanır, kimisi kaosa. Kimisi bilime inanır, kimisi dine.

Aslen birşeye inanmamanın sebebi genellikle başka birşeye inanmaktır. Örneğin Allah’a inanmayan biri bilimsel ispat talep eder. Oysa bilm de başka bir inançtır. Bilimin dinden daha güvenilir olduğunu savunanlar da zaten bilimin değişebilir olduğunu söylerler. Oysa din değişmez. İnsanın sürekli değişen birşeye daha fazla güvenmesi de ilginçtir bana göre. Değişime inananlar da ayrı bir hikaye tabii.

İnancın karşısına gerçeği koymuşlardır. Gerçek inancı sürekli test eder. Bir bilim adamı hipotezine inandığından onu gerçekle test eder. Oysa ne tuhaftır ki, gerçek de tanımlanabilirlikten çok uzaktır. Türk dil kurumu sözlüğünde gerçeğin karşılığı “Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat”tir. Yalanın karşılığı ise “Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz”dür. Doğrunun tanımı da hepsinden beterdir: “Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun”. Yani yalan, doğru ve gerçek seninle ortada sıçan oynar.

Nesnel gerçeklik diye bir şey yoktur. Herşey özneldir. Genel kabul gören şeylere nesnel derler. Her ne kadar sözlükte “bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan” diye tanımlanmış olsa da hiçbirşey bireyin kişisel görüşünden bağımsız değildir, olamaz. Everthing is personal.

Tüm bu lise düzeyi felsefi cümleleri neden mi yazdım ? Çünkü hala kendi inancını bana tıpkı benim şu an size yaptığım gibi nesnel gerçeklik diye yutturmaya çalışan insanlar var. Çünkü hala inanç perdesi ne kadar kalınsa akıl güneşi o kadar geç doğar diyen bir yönetmen var, ki o filmi de çok severim :).

Geleceğin güzel olmayacağına inanan birinin geleceğin güzel olacağına inanan birini dövmesine katlanamıyorum. Ve ben geleceğin hiç de güzel olacağına inanmıyorum.
Bir de telaş içinde ayağındaki topuklu ayakkabıyla üç adım koşup, üç adım yürüyen, anormal bir şekilde tak tak ayak seslerine beni maruz bırakan ama yine de yolda benim normal yürüyüş hızımdan daha yavaş yürüyen hatunlara katlanamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder