10 Eylül 2008 Çarşamba

Bir İşyeri Hikayesi : Toygarlar ve Pınarlar

Toygar Lodosoğlu, büyük bir tekstil şirketinin uluslararası satınalma bölümünde çalışıyordu. O sabah işe biraz geç gelmişti. Sabah 09.30 gibi telefonu çaldı.

- Efendim.
- Toygar Bey, merhaba ben Pınar.
- Merhaba
- Nasılsınız daha uyanamamış gibisiniz.
- Evet tam uyandığım söylenemez. Siz nasılsınız ?
- İyiyim ben de sağolun. Toygar Bey, bir müşterimizin Faruk Tekstil’de 25 m. kumaşı var. Onlar metraj az olduğu için göndermiyorlar. Kumaşı alıp bize gönderebilir misiniz ? Parasını ben buradan öderim.
- Ne kumaşı ?
- Kodunu söyleyeyim.
- Ya ben anlamadım. Faruk Tekstil kim ?
- Sultanhamam’da ya Toygar Bey.
- Haaaaa
- Not alıyor musunuz ? Kumaşın kodunu söyleyeyim.
- Siz bana bir e-mail atın ben de ona göre halledeyim.

Toygar, uluslararası satınalmalardan, yani ithalatlardan sorumluydu. Ama çalıştığı şirkette zaman zaman alakasız işler yaptığı da olurdu. Ama 25 m. ile uğraşmak hiç başına gelmemişti. O, 100,000 m.’lerle ilgilenirdi. Telefonu kapatırken, kendi kendine “bu ne yaaa” dedi ama mail gelince ilgili kişilere yönlendirip bu işten kurtulacağını düşünerek kendisini rahatlatırken, bu işi yönlendireceği kişinin adı geldi aklına : Toygar Soysal.

Toygar olayı o anda çözdü. Mail filan gelmeyecekti. Pınar Hanım, santraldeki görevliye Toygar Bey ile görüşmek istediğini söylemişti. Santral de Toygar Soysal yerine, Toygar Lodosoğlu’na bağlamıştı telefonu. Toygar Lodosoğlu, Toygar Soysal’ı arayarak, durumu anlatıp kendini bu işten kurtaracağını sandı. Telefonu açtı ve Toygar Soysal’ın numarasını tuşladı.

- Buyrun ben Tayfun,
- Ben de Toygar.
- Müşerref oldum.
- Lan amma yanar döner adamsın.
- Ne diyon yaaa
- Müşerref diyorum kadın ismi, kadın mı oldun ?
- Ha ha ha. Çok komik.
- Toygar Soysal yok mu abi ?
- Yok.
- Nerede ?
- Yıllık izinde.
- Yani bugün hiç mi gelmeyecek ?
- Abi sen yıllık izine çıktığında şirkete uğrar mısın ara sıra şirkete ?
- Manyak mıyım lan ben niye uğrayayım ?
- Başka bir cevap lazım mıydı ?
- Yok canım sağol.
- Sen de sağol.

Tayfun şirketin güvenlik görevlisiydi. Espirili ve zeki bir tip olduğundan, Toygar muhabbet ederdi fırsat bulduıkça Tayfun ile. Toygar telefonu kapattıktan sonra yaşanan olayı kendi kendine özetledi :

“Pınar diye biri beni Toygar Soysal sanarak konuştu. Ben ona mail atmasını söyledim. Pınar Toygar Soysal’a mail attı. Toygar Soysal yıllık izinde mailden haberi yok. Ben Pınar kim bilmiyorum. Pınar hem aradı hem mail attı, içi rahat kumaşı bekliyor. Ben birşeyler yapmazsam kumaş gitmeyecek.”

Toygar bu olayın sonunda kumaş gelmeyince kendisinin fırça yeme olasılığını hesaplamaya başladı. “Pınar suçsuz, hem aradı, hem mail attı. Toygar Soysal suçsuz, adam yıllık izinde. Ben suçsuzum, mail gelmedi. Ayrıca ben ne bileyim beni Toygar Soysal sandığını.” diye düşündü kendi kendine. Ama kumaş gitmeyecek, müşteriye kumaş teslim edilemeyecekti. Hesap soran patron sahnesi gözünde canlandı. Dikkatlice hepsini dinleyen patron, sonunda ben anlamıyorum ya, bir işi beceremiyorsunuz diye başlayan fırçasını 5 dakikalık bir tirad ile noktalıyordu canlandırdığı sahnede.

Huyu kurusun Toygar da biraz iyi niyetli bir tipti. Hafiften mükemmeliyetçilik de vardı. Olayı tekrar düşündüğünde, bu durumun fırça ile noktalanmasını önleyebilecek bilgilere sahip tek kişinin kendisi olduğunu gördü. İyi de kimdi bu Pınar ?

Pınar, müşterisinden bahsettiğine göre ve 25 m. kumaşla uğraştığına göre mağazacılık yapıyor olmalıydı. Şirketin mail adreslerinin kayıtlı olduğu adres defterini açtı. 3 tane Pınar vardı. Biri İnsan Kaynakları'ndaydı. Onu tanıyordu o olamazdı. Diğeri fabrikadaydı, fabrikada kartelacılardan başka kimse 25 m. kumaşla ilgilenmezdi. Kartelacı da müşterimiz falan deyip müşteriyi sahiplenmezdi. Son Pınar Florya Mağaza Müdürüydü. Bingo dedi Toygar ve Pınar’a mail attı :

“Pınar Hanım,

Sultanhamam’da bir yerden mal alınacak diye sizinle telefonla görüştüysem, sanırım bir yanlış Toygar vakası olmuş. Toygar Soysal ile beni karıştırdınız sanırım. Toygar Soysal de bugün izinliymiş. Bilginize…

Saygılarımızla,

Toygar Lodosoğlu”

“Oh be bu işten de kurtuldum” diyen Toygar, yanıldığını henüz bilmiyordu. 10 dakika sonra Pınar’dan cevap geldi :

“Toygar by
Toygar soysalla telefonde görüştüm.maıl sıze nasıl düştü anlamadım.toygar soysala gıtmıs cunku
Rıca etsem kendısıne ulastırır mısınız
Gondermıs oldugum maılı
Tesekkurler
Iyıçalışmalar dılıyorum


Pınar Valizade
Florya Mağaza Müdürü”

“İmlaya dikkat etmiyor, özensiz ve kendinden çok emin. İşte şirketimin bir mağaza müdüründe aradığı tüm özellikleri bünyesinde taşıyan biri” diye düşündü Toygar gülümseyerek. Pınar’ın telefonda konuştuğu kişinin Toygar Soysal olduğundan şüphe etmediğini, ama yanlışlıkla maili yanlış Toygar’a gönderdiğinden şüphe ettiğini anladı. Pınar “Gönderilmiş Öğeler”den bunu kontrol etmiş ve yanlış göndermediğini anlamıştı. Bu durumda bile konuştuğu kişinin Toygar Soysal olduğuna olan inancından şüphe etmeyen Pınar, Toygar’ın söylediklerini de okumamıştı. Zira okumuş olsaydı, Toygar’ın zaten bu olayı Toygar Soysal’a ulaştırmaya çalıştığını ve böylelikle Toygar Soysal’ın izinde olduğunu öğrendiğini anlayabilirdi. Ya da en azından Toygar Soysal’ın yıllık izinde olduğunu anlayabilirdi, fakat hala ulaştır mailimi diyordu.

Toygar bunun üzerine, belki de Toygar Soysal yıllık izinde değildir, Tayfun yanlış biliyordur ve gerçekten Pınar aldığı mailden sonra Toygar Soysal ile tekrar görüşmüştür diye düşünerek Toygar Soysal’ı tekrar aradı.

- Buyrun Ben Tayfun
- Toygar Soysal
- Yıllık izinde dedik ya abi.
- Dönmemiş mi daha ?
- Ha ha ha seni de bugün çok geyik gördüm abi ya.
- Neyse boşver. Kendine dikkat et.

Toygar, cep telefonuyla Pınar’ın Toygar Soysal’a ulaşmış ve yine de gerçekten Toygar Soysal ile görüşmüş olabileceğini düşündüyse de, hemen vazgeçti. Çünkü Toygar Soysal, çok üst düzey bir şirket yöneticisi aramadıkça, yıllık izindeyken kılını kıpırdatacak bir insan değildi. Toygar Pınar’a cevap verdi :

“Pınar Hanım,

Toygar Soysal ile görüşmediniz. Sorun da orada zaten. Benimle görüştünüz. Mail de bana gelmedi. Ben telefonu kapattıktan sonra sizin Toygar Soysal ile görüştüğünüzü düşündüğünüzü anladım. Toygar Soysal’a iletmek için kendisini aradım. Fakat kendisi yıllık izindeymiş bugün. Ben de bu durumda sorun çıkmasın diye adres defterinden Pınar Hanımlara baktım. Adres defterinde de çok fazla Pınar Hanım yoktu. Tahmin etmek zor olmadı.

Saygılarımızla,

Toygar Lodosoğlu”

Toygar, mailin hazmedilmesini, olayın anlaşılmasını bir süreliğine beklerken, telefonu çaldı.

- Efendim.
- Toygar Bey, Ben Pınar (gülerek). Olayı şimdi anladım. Ama ben santralden Toygar Soysal’ı istedim. Karşıma siz çıkınca da direkt devam ettim. Santralin hatası yani.
- Pınar Hanım önemli değil. Ben yanlış anlaşılma olmasın diye size mail attım. Önemli olan, talep ettiğiniz kumaş size gelmeyecek. Başka bir çözüm bulmanız gerekecek.
- Siz yardımcı olsanız Toygar Bey, kimi arayayım ben kime söyleyeyim ?
- Tamam peki Toygar Soysal’a attığınız maili bana gönderin ben halletmeye çalışacağım.

Toygar, Pınar siz yardımcı olsanız dediği anda, iki şey düşündü.

A. Ben de bilmiyorum ki, siz isterseniz bir de Tayfun Bey ile görüşün, Toygar Soysal’ın telefonlarına o bakıyor. Belki yardımcı olur de çık işin içinden. Hem de Tayfun’un tepkisini sonra ondan dinlerim komik olur eğleniriz.

B. Oğlum bu iş bir şekilde seni buldu, kaçamazsın artık. Madem ki iti öldürdün, sana sürükletirler.

B şeçeneğini seçen Toygar’a mail gelince, birkaç kişiyle konuşarak olayı halletti. Kumaşı aldırıp mağazaya göndertti. Başına gelen bu kıssadan hisseler çıkarmayı da ihmal etmedi :

1. Herşeyi anlamaya çalışırsan ve anlarsan keyifli bir hikayen olur.
2. Keyifli bir hikaye bedelsiz olmaz. Bedeli neyse ödersin.
3. Kadim doğrulara dikkat et. İti öldürene sürükletirler lafından alacağın hala çok ders var.
4. İş yerinde iyi niyetli olan çok çalışır.
5. İş yerinde iyi niyetli ve zeki olan daha çok çalışır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder