18 Kasım 2008 Salı

Dertliyim, ruhuma hicranımı sardım da yine

Dertliyim ruhuma hicrânımı sardım da yine
İnlerim şimdi uzaklarda solan gün gibiyim
Gecenin rengini kattım içimin matemine
Sönen ümid ile günden güne ölgün gibiyim

Bahtımın yıldızı sanmıştım seni
Sensiz karanlıktır her günüm, Leyla
Ayrılık Mecnun’ a döndürdü beni
Dertliyim yürekten, üzgünüm Leyla
Sevda yaman bir çile
Çekenler düşer dile
Ayrılık ölüm gibi
Giden gelmiyor, Leyla
Gülüm yaprağım soldu
Gönlüme hazân doldu
Bir ömür harâb oldu
Onu bilmiyor, Leyla

Bu şarkıyı ilk dinlediğimde virtüözite kokusu almıştım. Değişken ritmler, temposu ile sanki üç şarkılık müziği tek şarkıda ziyan etmişti Sadettin Kaynak amca. Sonradan öğrendim ki, şarkıda zaten üç ayrı makam kullanılıyormuş. Teknik bir şov olarak düşünmüş, etkilenmiştim. Küçüktüm. Biraz daha büyüyünce, şov yapmanın sanatçı rekabetinin sonucu olduğunu düşünüp, sanatta tekniğin değil duygunun daha önemli olduğuna inandım. Basit müziklerle duygularını şahane anlatan insanlar dinledim. Aşık Veysel mesela. Tekniğin sanatta duyguları aktarmada bir araç olduğunu anladım. Bu şarkıyı hala çok seviyordum ama, tekniğine kapılmadan anlattığı duyguyu anlamaya çalışıyordum ve yüksek tempolu oynak bir melodiyle sevda yaman bir çile diyen adamın duygusunu anlattığını değil tamamen tribünlere oynadığını sandım.

Bugünse bu şarkıda bambaşka şeyler keşfettim.

Şarkı segah makamı ile açılıyor. Bu makam akşam ezanının makamıymış. Birinci kıta segah. Akşam ezanı okunmuştur. Mesai bitmiştir, günün telaşı bitmiştir. Artık hüzün başlayacaktır işten çıkıp evine dönen yalnız adama. Dertlidir, ruhuna yine aşkının acısını sarmıştır. Ruh hali gelir aklına, dertleri gelir akşam ezanının segah makamıyla. Adam içlenir evde, belki bir büyük açar içmeye başlar.

Bu noktada makam değişir. Hüzzama geçer. Hüzzam segah makamına çok yakınmış melankolik duyguları en iyi anlatan makammış. Adam bahtımın yıldızı sanmıştım seni der. Belki kadının yüzü gelir gözünün önüne, mutlu oldukları dönemden birkaç anıyı hatırlar. Daha da içlenir. Mecnun’u olduğu Leyla’ya seslenir: “Üzgünüm Leyla”.

Makam bir kez daha değişir. Nihavend olur. Farabi’ye göre Nihavend makamı insana sakinlik ve huzur verirmiş. Eskiden bu nedenle akıl hastalıklarının tedavisinde bu makam kullanılırmış. Adam melankoliden çıkıp hayata döner. Onarmak için önce hasar tespiti yapmalıdır adam. Sevda yaman bir çiledir, ayrılık ölüm gidir ama giden de gelmemektedir. Adamın harab olsa da ömrü sakinliğe ve huzura ihtiyacı vardır. Gece ilerlemiştir. Yarın yine işe güce gidecektir. Nihavend bitince şarkı da biter, adam büyüğü yarılamıştır, uykunun koynunda sakinliğini ve huzurunu bulmuştur.

Bu bir döngüdür, her akşam ezanıyla başlar, gece yarılarında uykuyla son bulur. Bu beste bir tasarımdır, bir simulasyondur. Leyla’sına kavuşamamış bir Mecnun’un ruh halinin müziğidir. Tempo, ritm, makam bu şarkıda değişmeyecek de hangi şarkıda değişecektir. Virtüözite ile duyguyu birleştirmiştir bu şahane şarkı ve bana da kalırsa, Türk Sanat Müziği’nin en orijinal şarkısıdır.

1 yorum:

  1. Mükemmel bir anlatım.Her kim hazırlamış ve düzenlemiş ise diline ve gönlüne sağlık.
    Bu açıklama ışığında, bir başka duyguyla dinleyeceğim.

    YanıtlaSil