1 Ağustos 2009 Cumartesi

Bir Erkek Yazısı: Yalansız Dönmüyor Dünya

Bugün size tam bir erkek yazısı yazmaya karar verdim sevgili okur. Erkek yazısı nasıl olur diyorsanız, erkeklerin kadınlara kolay kolay söylemediği, söylediğinde başının ağrıyacağı fikirlerini anlattığı yazıya diyorum.

Çocukken mahallede aşırı sevilirdim.Oturduğumuz apartmanın adı bile benden dolayı benim adımdı. Selim Apartmanı. Apartmandaki her daire beni çok severdi. Boyumdan büyük laflar edermişim ben onlar da beklemediklerinden hoşlarına gidermiş. Erkekler kadar hatta onlardan daha fazla apartmanın kadınları da severdi beni. Hele benden 10 yaş civarı büyük bir abla beni hep zeytin gözlüm diye severdi. Ben de tüm bu gazı alarak ergenlik dönemimde kendimi acayip yakışıklı birşey sanırdım. Kimseleri beğenmedim ortaokul lisede. Ehh işte diye düşündüklerim de basket takımının kaptanlarıyla falan çıkıyorlardı. Dolayısıyla hatun kısmına fazla bulaşmadan, kesinlikle aşık filan da olmadan liseyi bitirdim ben. Tabii bu arada hiç babamın arabasını çalmadım, hiç sigara ya da içki içmedim, okulda falan hiç başımı belaya sokmadım, bütün annelerin seveceği bir çocuktum. Herşeyim kararındaydı, spor yapardım ama profesyonel olacak kadar değil. Ders çalışırdım ama inek olacak kadar değil. Org çalardım ama barlara pavyonlara çıkmaya heves edecek kadar değil. Kafam da çalışırdı ama seçilip derecelere girecek kadar değil. Bildiğin normal bir çocuktum. Gençli dizilerinde idealize edilmiş salak tipler gibi birşey. Misal bir keresinde ondört yaşında filanım, okuldan kaçıp porno film seyretmeye gitmiştik, okuldan kaçtığımız falan anlaşılmış, eve geldiğimde annem sordu nerdesin diye, seks filmi izlemeye sinemaya gittik anne dedim. Annem de az deli değil, iyi oğlum gözün gönlün açılmıştır dedi. Bir ara okuldan kaçanlar mazeret kağıdı getirecek diye bir kural koydu bizim lisenin yönetimi, ben gittim bir tomar boş mazeret kağıdını anneme imzalattım. Kaçtıkça birşeyler uydurup veriyordum kağıdı müdür yardımcısına. Kısıtlama yok, başını belaya sokmak yok, yalan söylemek yok, dolaplar çevirmek yok. Saçma sapan şeylere heveslenmek yok, aşırı para harcamak yok. Güzel güzel üniversitemi de kazandım. Tam ideal evlat. Çikolata bebesi.

Üniversiteye gittim büyük şehire. İdeal evlat oldu ot. Millet bira içer, ben takılmam. Millet kahvelerde king oynar ben anlamam, kimisi daha birinci sınıftan kariyer derdine düşmüş inekler gibi ders çalışır ben lise zanneder ciddiye almam. Komunistlik oynanır, ben yokum; milliyetçilik oynanır, ben yokum; islamcılık oynanır, ben yokum. Orta yaşlı kadınların tamamen “out” olduğu bir dünyada ben de tüm cazibemi yitirdim. Sıkıcı, kıl bir tipim. Yalnış ata oynamışım hahaha. Neyse işte sonra sonra hatunların arasına karıştım biraz. Bu arada da kendimi acayip yakışıklı sanmam falan geçti. Gayet sıradandım işte. O sıralarda arz talep meselesi gereği bana basbayağı çirkin gelen hatunlara da kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Lan tamam çirkin ama çok iyi kalpli, çok entel, çok sevgi dolu falan diye kendi kendime telkinde bulunuyorum. Çok düşünüp az iş yaptığımdan yıllar sürebiliyor bu ikna süreci :) Nihayet çirkin bulduğum hatunlardan birine yazıldım. Benim çirkin bulduğum çıkmak için kendimi ikna etmemin aylar sürdüğü bu hatunda bir özgüven var anlatamam. İstediğim adamı elde ederimler, elimi sallasam 50 tane sevgili bulurumlar uçuşuyor havada. Ben şaşkın şaşkın bakıyorum. Bildiğin basbayağı çirkinsin lan işte, nereye elde ediyorsun istediğin adamı. Sen ancak kendisini seninle olmaya ikna edebilen kişileri elde edebilirsin, o da senden çok kendini ikna eden adamın işi olur. O kadar zorlu bir süreçtir yani ikna süreci.

Sonra ben baktım çirkini güzeli tüm hatunlarda aynı nakarat. Öyle bir özgüven ki, yabancı sınırlaması yüzünden 6 milyon euro eden İsmail Köybaşı gibi kendilerini Afrodit sanıyorlar. Sen ise Herkül olmadığının gayet bilincindesin. Doğru düzgün bir ilişki kurmanın imkanı yok. O zaman ben izlemeye başladım çevremedeki ilişkileri.

Erkek milleti meseleyi çözmüş, bir ben çözememişim meğer. Tüm dertlere deva bir ilaç çıkmış ben onu bilmiyormuşum. Üstelik bu ilaç da bedava, piyasalarda da tonla. Sıkıştın mı atıyorsun bir tane herşey düzeliyor. Hatun soruyor ben mi güzelim Angelina mı? Ben olsam hangi Angelina yaw, bir sürü Angelina var derim, ilaç sayesinde adam gayet kolayca cevaplıyor: “Sen tabii ki”. Kız devam ediyor, senle ayrılsak perişan olur musun? Ben olsam ne perişan olacağım lan allallah derim, adam yine haplanmış: Tabii ki aşkım kahrolurum”. Bu ilacın adı yalan. Adamla hatun yokken konuşuyorsun, abi sana hayranım, ne kadar aşıksın hatuna. Ne aşık olacağım oğlum tarladan mahsul almak için önce çapalarsın, sonra ekersin sonra sürersin sularsın falan, sonunda da alırsın mahsulü. Yani hatunu Angelina’dan daha güzel bulduğun, ayrılsanız kahrolacağın yalan mı abi? Tabii ki yalan oğlum, elimi sallasam onun gibi elli tanesini bulurum. Abi peki haplanmış gibi davranmayı nasıl beceriyorsun hatunun yanında. Ben bu işe yıllarınmı verdim oğlum. Kitabını da yazar mısın abi? Tabii koçum, kralını yazarım.

Siberaelme takıldım bir dönem. Hala da zaman zaman girip hatun profilleri okuyorum. Tabii 3000 hatuna 9000 adamın düştüğü bir ortamda hatun profilleri genelde şöyle oluyor:

“Güzelim, sevecenim, akıllıyım, vücudumda en çok bacaklarım, göğüslerimi ve gözerimi beyenirim. 25 yaşında, 1.75 boyunda 60 kiloyum. Beni Moniva Bellucci’ye benzetirler. Sohbet edeceğim insanın herşeyden önce dürüst olmasını ve adam gibi adam olmasını isterim. Arkadaşlarım bana prenses lakabını taktılar, beyaz atlı prensimi bekliyorum. Ciddi olan yakışıklıları bekliyorum. Profilim okumadan gelenlere cevap vermiorum. Ama şimdiden söyliim. Göz kırpanlara, sadece meraba diyenlere, sex manyaklarına ve herkese aynı mesajı gönderenlere cevap vermiyorum. İngilizce biliorum. En sevdiğim actör Bruse Vils. En son zorunluluk olmadan bu formu okudum :) En iyi yaptığım yemek hünkar beğendi. 10 milyon dolarım olsa napar mıyım, bu siteyi satın alır herkesin gerçek kimliklerini açıklarım. Şaka şaka yapmam öyle bişey iş kurar 10 milyon doları iki senede 100 milyona çıkarırım. Günün her anında kitap okurum. En sevdiim kitap Marlo Morgan’dan Bir Çift Yürek. En sevdiğim yazar Mehmet Coşkundeniz ile Sunay Akın. Orhan Pamuk’un kitaplarını asla okumam.”

Böyle bir hatuna mesaj yazıyorsun, profilini inceledim, (bu çok önemli, okuduğunu belli etmen lazım, okudum da değil inceledim, analiz ettim yani öyle böyle değil) çok farklı göründü (ne kadar da farklı değil mi gerçekten). Bir de Sunay Akın’ı ben de çok severim. Ayrıca ben de hünkar sayılırım yap bakalım bana bir beğendi beğenecek miyim :). Hatun cevaben msn adresini veriyor. Ve saçma sapan yazışmalar başlıyor. Sonunda tanışmaya karar veriyorsunuz. Hatun bir geliyor 1.65 boy 75 kilo. Belli ki toplamı değiştirmeden kendine bir güzellik yapmış. Tüm ilişlinizde güzel olan tek şey de bu olmuş. Yanlış yatırım, vakit kaybı. Kendini ne mühendisler ne doktorlar istemiş de beğenmemiş onu anlatıyor. Kilit soruyu soruyorsun, aşık olduğun ama beraber olamadığın biri oldu mu hiç. Olmadı, ama aşk kısa sürüyor, erkeklere güven olmuyor diyor. Aslında vermek istediği mesaj belli. Benim kıymetimi bil, bana sahip olmak için çok çaba göstermen lazım. Tabii bir daha görüşmüyorsunuz. Bu sefer bir iki sert yapıyor, beni neden aramıyorsun falan diyor. İşim vardı diyorsun, çok çirkinsin diyemezsin ya. Sen kaybedersin diyor engelliyor seni. Kapında yalvaracağını sanıyor bu hareketten sonra. Oysa sen de basitçe onu engelliyorsun, herşey yolunda.

Sonuç olarak yazının ana fikri:

Ey Türk Kadınları,

%5 civarı bir kısmınız hariç hiçbiriniz evrensel ölçülerde güzel değilsiniz. Rus ırkı diye bir ırk var bu dünyada. %30 cıvarı bir kısmınız dışında hiçbiriniz kültürlü, akıllı falan da değilsiniz. Hem güzel hem akıllı olan %1’lik kısmınız dışında hiçbiriniz istediğiniz her erkeği elde edemezsiniz. Neredeyse hepiniz bir hayal dünyasında yaşayan kontrol manyağı insanlarsınız. Senaryosunu sizin yazdığınız bir filmde oynuyor gibisiniz. Film senaryo dışına çıktığında nevrotikleşiyorsunuz. Film de genelde senaryo dışına çıkıyor. O nedenle mutsuzsunuz. Sizi mutsuz eden adamları esasen sizler yaratıyorsunuz. Dürüst adama kesinlikle katlanamıyor, çok sıkıcı buluyorsunuz. Bu da çok normal çünkü gerçek çoğu zaman sıkıcı zaten. Normal olmayan, katlanamadığınız halde dürüst adam talep etmeniz.

ve,

Ey Türk Adamları,

Yalan pratik bir çare olabilir. Yalana sizi kadınlar mecbur bırakıyor da olabilir. Ama yalan uzun süreli mutluluk getirmez. Biz de çok yakışıklı, akıllı, kültürlü insanlar sayılmayız. Kendinizi bir bok sanmaktan vazgeçin. Erkek muhabbetlerinde farklı, hatun muhabbetlerinde farklı konuşmaktan vazgeçin. Abazanlığınızla, kadınları bu hale getiren de sizin bu aşırı talebiniz. Arzın ve talebin bu kadar şişirilmiş olduğu bir piyasada, denge fiyatı bulunmaz.

Çok bilmiş bir edayla yazdığım bu saçma salak yazıyı bir ata sözüyle bitirmek isterim: “At sahibine göre kişner.” Artık hanginiz atsınız hanginiz sahipsiniz onu da sizlere bırakıyorum ey okur.

11 yorum:

  1. ey türk kadınları, nesiniz siz ayol )))))
    eline sağlık ey türk adamları selim ışık.

    YanıtlaSil
  2. ne zaman kadınlar ve erkekler veya kadınlar ve sen veya sen ve kadınlar hakkında bir yazını okusam badak olduğunu düşünüyorum.

    p.s: link veremeyen yorumcu şöyle der:
    sozluk.sourtimes.org --> badakizm/@otisabi

    YanıtlaSil
  3. hahaha badakmışım ben harbiden :)

    YanıtlaSil
  4. Kadınlara giydirilmiş (zenginlik, başarı ve güzellik) üçlemeden erkeklerin de nasibini aldığını ilave etmek gerek. Erkek de güzel kadınlarla herşeyin daha güzel olacağı yalanına kaptırmış bu arada (sen de dahil). Yoksa Güzellik ilk başta çekici gelir insana ama yanında kalmayı ruhsal özellikler sağlar. Bu aradaki farkı bir ömür boyu yalanla sürdürmek te mümkün değildir.
    MSK

    YanıtlaSil
  5. Sevgili MSK,

    Tipik orta yaş söylemi bu. Güzellik geçici, başarı önemsiz, zenginlik bugün var yarın yok. Önemli olan ruhsal mutluluk, insani değerler. Bunlar anlamlı ama faydasız günümüz dünyasında. Ne yani deliler gibi ruh eşimi mi arayayım? Kalbimin sesini dinleyip, içimdeki çocuğu da öldürmeden yüreğimin götürdüğü yere mi gideyim? Bu ne kadar mümkün? Ha ben de baba olsam, oğluma, kızıma söyleyeceğim senin dediklerindir, ama iş ararken, para kazanırken, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışırken o kadar boş ki. Üniversitede kapitalizm karşıtı, çevreci, globalleşmeden falan nefret eden doğal yaşam tutkunu bir arkadaşım vardı. Mezun olunca ne oldu biliyor musun? HSBC'de bankacı. Sakın yetersiz örnek safsatası falan da demeye kalkma. Sakın. Ayrıca dar çerçeveli bir yazıyı soktuğun şu hale bak sevgili MSK. Türk hatunlarının kendini bulunmaz Hint kumaşı yanılgısına düşüp gereksiz bir özgüven sahibi olduklarını anlatmaya çalıştığım bu yüzeysel, basit yazıyı soktuğun şu hale bak. Ruhsal özelliklermiş :)

    YanıtlaSil
  6. Yazını boşa çıkartmak değil derdim, eksiklerini gidermek. Bir de zaten giydirilmiş gerçekliğe dikkat çekmek istedim ama senin dikkatini çekememişim, dikkatsiz;-)).
    Esas önemli sorun galiba şu ki; entellektüel birikim adına çabalarımız daha içgüdülerimizle halleşmemize yetmiyor. O zaman entellektüel birikimden ziyade entelletüel heveste kalmışız gibi. O arkadaşının tavrına gelince o da bir tür giydirilmiş, "öğrenilmiş" değerlere teorik olarak sahiplik , asla içselleştirilmiş şeyler değil. Oğluna söyleyeceğin şeyler de bu minvalde kendi düşüncelerinden ziyade söylenmesini gerekli gördüğün şeyler olacak sanırım.
    Üstelik söylediklerim orta yaştan sonra değil benim, gençken de söylerdim;-)
    MSK

    YanıtlaSil
  7. Sevgili MSK,

    Giydirilmiş ya da yalın, sansürlü ya da sansürsüz, sahici ya da sanal gerçeklik karşına çıkıyor. Sonuçta benim muhattap olduğum en önemli gerçeklik çalışmak zorunda oluşum. Çalışmak zorunda olduğun anda da sen ister gerçekliği giydir, ister soy, bana farketmez. Entelektüel birikimler içgüdülerle halleşmeye yetmiyor diyorsun. Derviş değilsen, deli değilsen, şarapçı olmaya karar vermemişsen allame-i cihan da olsan yetmez zaten. Oğluma kızıma söyleyeceğim şeyler de çocuk madalyonun öbür tarafını da düşünsün bilsin diye söyleyeceğim şeyler olacaktır. Yani diğerinin propagandası zaten her yerde yapılıyor. Ben de paranın ne önemi var mühim olan insanlık diyip varyasyon yaratırım işte nolacak. Şimdi çocuğa samimi olup da evladım valla ben bilmem kaç yaşına geldim, kendimi kimseye akıl verecek kadar akıllı hissetmiyorum mu diyeyim? Son olarak, yazımı boşa çıkartman umurumda bile değil, çünkü yazım boş zaten. Benim bozulduğum böyle uyduruk bir yazıdan büyük şeyler tırtıklaman. Badakmışım zaten moralim çok bozuk. Ben bunun asil bir tarz olduğunu sanıyordum :) Bu kadar da salağım işte.

    YanıtlaSil
  8. Anadolu'da gayet mutlu bir çocukluk geçirip de büyükşehre gelince yaşanan travmayı gayet iyi bilirim, kendim de muzdaribim çünkü. Burun kıvrılan, küçücük yer denilen şehirlerde kendini toplumun sevilen, değerli bir bireyi hisseden insan büyükşehre gelince milyonlarca hiçten farkı olmadığını, kimsenin kimseyi siklemediğini görünce boşluğa düşer. Bu kısma sonuna kadar katılıyorum.

    İlişkilerin yalan üzerine kurulmasına da, kızların kendini bulunmaz hint kumaşı zannetmesine de, erkeklerin maske takmasına da, bunların hepsi gayet doğru tespitler.

    Ama güzel kadın kısmında ayrılığa düşüyoruz. Güzellik nedir abi, göze hoş gelme, Allah vergisi, kendine bakma falan filan. İnsanlarda öyle bir düşünce var ki sanki kadınlar duvara asılan bir şey, yalnızca göze estetik gelmesi yetiyor. Alakası bile yok, ne güzeller gördüm beyinsiz, kibirli, iki kelime edilmeyecek tipler. Afedersin ama öyle güzelin sikime kadar yolu var. Aranan zihinsel özelliklere sahip kız gerçekten de çirkin -obez, tek kaş, bıyıklı vb- değilse belirli bir süreden sonra güzel gelir zaten seven kişiye, bunu da kendimden biliyorum. Ha sorarsan o zihinsel özelliklere sahip kadın var mı piyasada, çok az, asıl hint kumaşı onlar. O yüzden herkes güzelliğe önem veriyor zaten, çünkü gerisi fos %95'inde. Sen bu gerçeği kabullenmişsin, aşk meşk iç güzellik yalan demişsin kendine göre bir yol çizmişsin saygı duyarım ama bana ters bu düşünceler. Embesilin biriyle sırf çıkmak için çıkacağıma yalnız ölürüm daha iyi, böyle de saçma sapan prensiplerim vardır. "Bunlardan bana ne, niye başımı şişiriyorsun lan" dersen de saygı duyarım. Emeğe saygı.

    YanıtlaSil
  9. :) Sen de bendensin :)

    Öncelikle taşrada mutlu çocukluk-büyük şehirde milyonlarca hiç ikileminden daha öte birşey benim kastettiğim. Sonuçta aynı yere çıkıyor olsalar bile. Orta yaşlı kadınların seveceği ergenlik bebesi olmakla ergenlik kızlarının seveceği ergenlik bebesi olmak arasında feci fark var. Bu taşrada da böyle, büyükşehirde de böyle. Büyükşehirdeki orta yaşlı kadınlar yine sevecek senin ergenlik bebesinden hallice halini. Ama öyle bir orta yaşlı kitleyle temasın kalmıyor üniversiteye gidince. Akşam eve ya da yurda döndüğünde orta yaşlı biriyle karşılaşmıyorsun. Orta yaşlı kadınlar hayatından çekiliyor. Oysa lisede falan her yanın orta yaşlı kadın. Annen, teyzen, komşu teyze, bazı öğretmenlerin. Belaya kalmak istemiyorsan sorun çıkarmak istemiyorsan orta yaşlı kadın dünyasının değerlerine göre bir adam oluyorsun. Gotikleşirsen :) saç uzatıp, küpeler takıp, isyancı olursan, rock isyan eder abi diye ortalarda dolanırsan, belaya kalıyorsun. Ben huzuruna düşkün bir adam olarak, küpeymiş, saçmış, başmış, isyanmış bunlar da bana pek bi palavra geldiğinden rahat bırakılmak istedim.

    Güzellik faslına gelirsek, o da hatunların başının altından çıkıyor. Yok ben güzel miyim, yok beni beğeniyor musun gibi saçma sapan soruları erkek milleti sormuyor ki. Ayrıca güzel ya da değil embesil ya da akıllı, cahil ya da kültürlü bir kızı bir şekilde yörüngene almışsan, ondan sonrası senin kabulündür. Kimse kurcalamazsa, sorun da çıkmaz. Erkek en fazla uff be hatuna bak böyle hatunlar bakmaz ki bize der geçer. Ama hatun kurcalıyor. Benim ondan neyim eksikler, ben de onun kadar güzelimler, git o zaman onla gezler uçuşuyor havada. Lan ne var bunda ben Herkül değilim sen Afrodit değilsin, senden güzel milyonlarca kadın var, benden yakışıklı milyonlarca adam var. o yüzden de birbirimize düşmüşüz zaten. Bir sakin ol, bir rahatla. Yok. Onlar estetik harikasılar, onun makyaja harcadığı parayla ben Amerikada doktora yaptımlar, biz ders çalışırken o spor salonlarında fitness çalışıyordu teraneleri uçuşuyor havada. Yani güzellik de benim takıntılı olduğum birşey değil. Hatunların kendi takıntısı. Ayna ayna söyle benden güzeli var mı dünyada? Sana ne lan. Bu soruyu bir insan neden sorar neden merak eder bunu. Yani bana biri gelse Brad Pitt senden çok daha yakışıklı dese eee ne olmuş yani derim, ama bir hatuna git Angelina Jolie senden daha güzel de, kadının ne motorluğu kalır, ne sahteliği kalır, ne özentiliği kalır, ne aptallığı kalır.

    Sonuç olarak sana diyeceğim şudur. Bu dünyada kimse bulunmaz hint kumaşı değildir. Çünkü sana bunu hissettirdiği anda sende buna karşı reaksiyon başlar. Kendini bir bok zanneden herkes komiktir. Yaptıklarını karmaşıklaştıran herkes kompleksli (adı üstünde), yaptıklarını basitleştiren herkes bilgedir. Piyasada kendini pazarlamanın bir alemi yok ki. Mal mısın sen ortak pazar ahlakını sokuyorsun buraya. İç güzellik dış güzellik sınırdaki güzellik, ben sana fazla iyiyim, sen bana fazla iyisin bunların hepsi safsata. Boyu boyuna, huyu huyuna, suyu suyuna olacak.

    YanıtlaSil
  10. Yani bu yorumu okuyunca ne anlatmak istediğini tam olarak anladım. Sanırım ilk okuduğum yazın olmasından -ya da okuduğumu anlama özrümden- yanlış bir fikre yönelmişim, temel hatlarıyla aynı düşünceye sahibiz. Sürekli ben güzelim iddiasında bulunan, olayı saplantı haline getirip kendini muhatap olduğu insanın hayatında en önemli -ve hatta tek- olgu haline getirmeye çalışan kız kadar itici şey azdır bu dünyada.

    YanıtlaSil
  11. Estağfurullah ve eyvallah :)

    YanıtlaSil