24 Ağustos 2009 Pazartesi

Arkası Yarın: Toygar’ın Oyunları

Toygar Lodosoğlu içindeki Usain Bolt uyanmışçasına rekordan rekora koşuyordu. Mayın Tarlası isimli oyunun uzman levelinde 279 saniye olan rekorunu 255 saniyeye çekmenin gururunu yaşamış Yeni Zelandalılar gibi haka dansı yapıyordu ki, Oğulcan geldi.

- Noluyor lan?
- Rekor kırdım da, kutluyorum.
- Bilgisayar başında oturma rekorunu mu kırdın lan? İnanmıyorum!
- Yok oğlum, Mayın Tarlası’nı 255 saniyede bitirdim.
- Sana acıyorum Toygar.
- Kedi de uzanamadığı ciğere mundar dermiş.
- Toygar sana bazı bilgiler vereyim. Bilgisayar oyunları sektörü 80’lerden bu yana acaip gelişmeler kaydetti. Artık futbol oynarken oynayan adamın yüzünü bile benzetiyorlar aslına. Mesela oyundaki Tuncay Şanlı aynı gerçek Tuncay Şanlı’ya benziyor.
- Eeee?
- Yani diyorum ki inanılmaz grafikler, aşmış hareketler var artık oyunlarda.
- Eeee?
- Ve sen hala seksenlerden kalma bu salak oyunu oynuyorsun.
- Oğulcan sen kiwi çıktı diye elma yemeyi mi bıraktın? Kuşburnu çayı çıktı diye normal çaydan vazgeçtin mi?
- Ne alakası var lan?
- Bir oyunu sadece seksenlerden kalma diye elştiren bir adamdan beklenmeyecek bir tepki! Kimbilir satranç oynasam başıma neler gelecekti.
- Peki neden bu oyunu oynuyorsun Toygar?
- Çünkü bu oyun her yerde oynanabiliyor, her bilgisayarda var. Üstelik beyin bir kastır ve kaslar antrenman yapmazlarsa, zayıflarlar.
- Üstün zekanı korumak için oynuyorsun yani bu salak oyunu.
- Hayır, sadece vakit geçsin diye oynuyorum. Bir de işte eskiden spider solitaire oynuyordum ama, belli oluyordu kocaman renkli bir ekran. Birkaç kere genel müdüre yakalandım oyun oynarken. Bu ise uzaktan scientific hesap makinesi gibi görünüyor.
- Peki evde ne diye oyunuyorsun Toygar?
- Sonradan bu oyunu sevdiğimi farkettim. Aradığım herşey var bu oyunda.
- Pardon?
- Gerilimli bir oyun, beynini çalıştırıyor, bir tane hareket yapmak için 9 tane düğmeye uygun sırayla basacağım diye kasman gerekmiyor, içinde mükemmel dozda şans ve yüksek düzeyde zeka var.Hayat gibi Oğulcan, yaptığın her hareket bir öncekinin aynısı ama etkileri acayip değişken. Birden 32 kareyi açtırabildiğin gibi, mayına basıp gümleyebiliyorsun da. Temelde ise yaptığın hep mouse ile gri bir kareye tıklamak. Doğru kareye tıklarsan zafer, yanlış kareye tıklarsan hüsran oluyor. Ayrıca kader inancına manyak bir açılım getiriyor.
- Oha Toygar oha!
- Mayınların yeri belli abi, oyuna başladığın anda tüm mayınların yeri belli. Sen iyi oynarsan kazanıyorsun, kötü oynarsan kaybediyorsun. Pek çok mayının yerini doğru olarak tahmin edebiliyorsun, ama iyi de bir açılışa ihtiyacın oluyor. Açılışı kötü yaparsan, oyunu iyi bitirmen de çok zor oluyor. Mavi 1’lerde rahat davranıyorsun, bordo 5’ler ise ödünü koparıyor. Siyah 7’yi bulursan arkana bakmadan kaçıyorsun. Sen mayınları işaretledikçe tablo netleşiyor. Bazen de göz göre göre sağ tıklamak için imleci üzerine getirdiğin karede bir anlık dalgınlıkla sol tıklıyorsun ve bommmm.
- Sen kafayı yemişsin Toygar.
- Kafayı yemiş olmam söylediklerimi değersiz kılmaz.
- Peki oyundan sıkılmıyor musun, ya da somut ilerleme oldu mu başladığından beri.
- Oyundan tabii ki sıkılıyorum. Bazen yoruyor beni. Somut ilerleme ise, ilk başladığımda sadece mayınları bulmaktı amacım süreyle ilgilenmiyordum. Yarım saatte de açtığım oluyordu, onbeş dakikada da. Sonra baktım ki 100 oyunun 60’ını falan açıyorum, süreyle de ilgilenmeye başladım. Önce 800 saniyelere falan çektim süreyi, sonra 600’lere. Uzunca bir süre 600’ler seviyesinde kaldım. Sonra 400’lere indim. Arada bir de 300’lerde açıyordum ama 300 sanieynin, yani beş dakikanın altına inebileceğimi sanmıyordum. Geçenlerde bir 279 yaptım. Çok iyi bir açılış yaptığıma bağladım. Sonra 282 yaptım. Ama bugün içimdeki Usain Bolt haykırdı. 255.
- Peki sana daha gerilimli, daha riskli daha etine kemiğine dokunan bir oyun bulsam, vazgeçer misin?
- Neymiş bu oyun?
- İddaaaaaaaa! Hem para da kazanırsın. Hatta yeterince iyi olursan, çalışmana bile gerek kalmaz.
- Lan bırak allah aşkına yaaa.
- Oğlum hemen itiraz etme de bir dinle.
- Anlat bakalım.
- Şimdi, ben uzun zamandır iddaa ile ilgileniyorum biliyorsun. Mantıklı ve sürdürülebilir bir oyun sistemi bulmaya çalışıyorum.
- Bak bak bak, anlatışa bak. Sanırsın küresel ısınmaya çözüm üretiyor.
- Uzun sürelik iddaa tecrübemden çıkan en temel ders, mümkün olan en az maçlık kuponlarla oynamaktır. Şu sıralar pek çok maç için minimum bahis sayısı 3. Yani 3 maç seçeceğiz.
- İyi de az maç seçince de kazanç az oluyor.
- Oğlum mesela iddaa’nın da oranlarıyla favori gösterdiği yaklaşık 1.5 oranlı 3 maç seçsek, yatırdığımız her liraya yaklaşık 3.5 lira alırız. 10 TL yatırdıysak 35 TL alırız. Hem de herkesin favori gösterdiği takımların kazanması halinde üç buçuk kat para kazanılıyor. Ufak ufak kazanıp, sabırla biriktirdiğin zaman 10 TL basma da 100 TL bas, 100 TL basma da 1,000 TL bas. Mesela, Valencia – Getafe maçı. Kim kazanır.
- Tabii ki Valencia.
- Oranı kaç biliyor musun?
- 1.30 falandır herhalde
- Değil işte. 1.45.
- E iyiymiş.
- İşte bunun gibi 3 maç oynayacağız. 2 TL para yatıracağız. Kaybedersek yine bunun gibi 3 maç bulup, 5 TL yatıracağız. Kazanırsak 17 TL civarı kazanırız, yatırdığımız 7 TL’yi çıkarsak net 10 TL kazanırız. Kazandığımız anda başa döneceğiz. 5 TL yatırdığımızda da kaybedersek, 8 TL yatıracağız.
- Eeee bu böyle gider.
- Bunun bir sınırını koyacağız. Mesela 10 maç üstüste 3 favori maçtan kaybedersek sermayeyi tüketmiş olacağız. Sermaye de 300 TL civarı birşey. Yani kişibaşı 150 TL.
- Nasıl ya anlamadım.
- Bak dur sana tablosunu yapayım. Sen Excel adamısındır, ondan anlarsın.
- Yani diyorsun ki, 10 maç üstüste üç favori maçı bilemezsek, kaybedeceğimiz para 150 TL.
- Evet aynen. Şimdi soruyorum sana. Futboldan anlayan, futbol izleyen adamlarız, dahası zaten iddaa oranları belirlenirken profesyonel bir ekibin yaptığı analizin sonucunda bu oranlar belirleniyor. Yani iddanın favori gördüğü takımların zaten maçı kazanmaları lazım. Bu şartlar altında 10 kere üst üste 3 favori maçı bilemediimiz olur mu?
- Valla zor görünüyor da bu sistemde biz aylarca oynarız sonunda bir bakarız 300 TL’miz olmuş 350 TL. Yani seni zengin etmez beni batırmaz bir iş bu.
- Abi öyle olursa bu sefer 300 değil de 3000 TL yatırırız. 3000 TL değil de 30000 TL yatırırız. Hatta o zaman seni o işten alırım. Şu duvarlara 6 tane LCD takarım, Her birine açarım bir maç sen izler durursun. Raporlar çıkarırsın. İşte dersin ki, Helsingborg deplasmanlarda iyi oynuyor ama ecvinde çok zorlanıyor, kontraatak takımı bu. Buna benzer bilgiler ilk elden toplandıkça yanılma ihtimalimiz de azalır. İddaa sitesi bile kurarız şerefsizim.
- Hee hatta iddaayı batırırız bizi tutuklarlar falan.

Devam Edebilir :p

3 yorum:

  1. ozlemisim toygari cok ya.. kivi cikti die elma yemekten vazgecer mi insan. superdi evet.

    YanıtlaSil
  2. Toygar da seviyor böyle piyasaya çıkmayı. Bana diyor ki benim çok hikayem var, neden daha çok yazmıyorsun. Hayatta Toygar'dan daha önemli şeyler var diyorum ona. Öyle mi neler mesela diye soruyor. Ceevap veremiyorum.

    YanıtlaSil
  3. kendisine cevap vermek cok zordur eminim :)

    YanıtlaSil