20 Temmuz 2008 Pazar

Chris De Burgh, 60 yaşındaki çocuksu İrlandalı

Bu akşam CNN Türk’te Chris de Burgh’un bu sene Park Orman’da 24/05/2008’de verdiği konserden bölümler yayınlandı. 60 yaşında adamın o çok güzel şarkılarının yanısıra, çocuk gibi sevinçli hareketleri müthişti. Adam “Lady In Red”i 12 telli gitarıyla bütün izleyicilerin arasında dolaşarak söyledi. Bir çocukla uzun uzun tokalaştı. Çocuğun ve Chris De Burgh’un benzer yüz ifadeleri o kadar güzeldi ki, ben üstünden 2 ay geçmiş konsere gitmediğime hayıflandım. Yüzündeki gülümseme gerçekten çok hoştu. Sahnede adam o kadar enerjik ve çocukçaydı ki, gerçekten adamı çok sevdim. Şarkılarını zaten çok severdim. Story Teller muhabbetine de zaten Oğuz Atay’ın Demiyolu Hikayecileri öyküsünden hastayım. Ama bu kadar samimi bir adam olduğundan haberim yoktu.

Yıllar önce TRT’nin tek kanal olduğu günlerde, Aksu isimli bir örgü ipliği markasının reklamında çalan müzikle ilk kendisiyle tanışmıştım. O kadar güzeldi ki müzik, kim bu kim bu diye karışık kaset dolduran insanlara sora sora bulmuştum kim olduğunu. Eeee o zaman Google, internet falan yok. Dünya müziği ancak bu şekilde takip edilebiliyordu. Karışık kaset dolduran insanlar vardı o günlerde. Popüler dünya müziklerine herkesten daha hakim abiler olurdu kasetçilerde. O abilerden biri bilmişti Aksu reklamında çalan şarkıyı. Şarkı Chris De Burgh’un The Traveller isimli şarkısıydı.

Şimdi kimse televizyonda örgü ipliği reklamı vermiyor. Hatta pek örgü ören de kalmadı galiba. Ama Chris De Burgh Park Orman’da The Traveller isimli şarkısını çaldığında; gözlerinde, ellerinde birşeyler olan, intikamını koklayabileceğiniz gezginin nereye gideceğini kimse bilmiyordu. Fakat herkes şarkıyı biliyordu.

There is something in his eyes, something in his hands,
You can almost smell his revenge!
And whoever he is after, it will be disaster:
This man is gonna take him to the very end....

Sonra Parkorman’da herkes kelimelerin söyleyemeyeceği kadar özlediği, hergün düşündüğü birine doya doya “Missing You” dedi. Seni buldum, asla gitmene izin vermem dedi.

I've been missing you, more than words can say,
And that I've been thinking about it every day,
Well tonight's our night for dancing nice and slow,
Because now I've found you, I'm never letting go,
No, now I've found you, I'm never letting go;

Gerçekten televizyon karşısında bile bana zevk veren bu konserin samimiyetiyle evimden alkışladım Chris De Burgh’u. Reklam arasında, diğer kanalda İbo Show vardı ve geçen hafta Yasmin Levy ile İbo’nun yaptığı düeti tekrar gösteriyordu. Yasmin Levy Türkiye’de vereceği konser öncesinde, İbo’nun bir şarkısına İspanyolca sözler yazmış. İbo Türkçe söylüyor, Yasmin İspanyolca. Şahane birşeye daha tanık olmuştum.
Bu gönül az mı kahrını çekti
Bensiz aşkın neye yarar ki
Kaç kere kırdın, yerlere aktım
Yaralı kalbim affeder mi?
Televizyonda bazen çok güzel şeyler yayınlanıyor. Hatta aynı zamanlarda TRT 2’de Sinemasal kuşağında da Reha Erdem’in “Kaç Para Kaç” filmi yayınlanıyordu. Sahiden çok güzeldi bugün televizyon.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder