21 Nisan 2010 Çarşamba

Bir Deli Saçması: Babası Kim Bu Piçin?

Hayatımın elimden kaçtığı günlerde hep Allah’a bırakırım işleri. Hayatım boyunca da bu böyle oldu. Üniversite sınavına girdim. Sonrası hayırlısıydı benim için. Hangi okula gidip hangi şehirde yaşayacağımı, mesleğimin ne olacağını Allah’a bırakıverdim. Elimde değildi çünkü, sorumluluğu Allah’a yıkmak işime geliyordu. Sonra okul bitti, biraz debelendim, iş bulamadım. Yine pelesenk oldu dilime hayırlısı. İş buldum sonra ayrılmak istedim. Ama ayrılınca ne olacak sorusuna cevap veremedim. Hayırlısıyla gittim işe, hayırlısıyla geldim. Hayırlısıyla sıkıldım, ne zaman bitecek bu iş hayırlısıyla diye sordum. Cevap da yine basitti, hayırlısı ne iseydi hakkımda o olsundu. Sonra işi bıraktım bir şekilde, büyük şehre geldim. Ne yapacağımı bilmiyordum. İş aradım, hayırlısıydı yine ağzımdaki. Bir iş buldum, hayırlısıyla işe gidip geldim. Bir sene sonra kovuldum işten, belki de kovdurdum kendimi. Şimdi ne yapacaktım? Tabii ki hayırlısıyla iş arayacaktım. 1 ay sonra aynı şirketin farklı bir bölümünde işe geri alındım. Hayırlısı buydu demek ki. 1 sene sonra ruhum sıkıldı yine. Bu sefer istifa ettim. Kabul edilmedi. Ne yapacaksın ayrılınca sorusuna verdiğim hayırlısı cevabı karşısında, hayırlısı bu demek ki otur oturduğun yerde cevabına verecek cevap bulamadım. Oturdum hayırlısıyla. 3 sene sonra da Mısır’ a git dediler. Gitmem dedim. Niye gitmiyorsun dediklerinde, verebildiğim cevap istemiyorumdu. Israrlar sonunda hayırlısı demeye başladım. En sonunda Mısır’a geldim. 6 aydır falan Mısır’dayım ve son 2 aydır buradan kurtulmaya çalışıyorum. Niye diyorlar, bence sizin için de benim için de en hayırlısı bu diyorum. Ben bu işi beceremiyorum diyorum, kim diyor diyorlar, ben diyorum diyorum, gülüyorlar. Hayırlısı diyorlar. Hayırlısı diyorum. Ama değişmiyor durumum.

Günlerce, aylarca, yıllarca hayırlısı ile yatıp, hayırlısı ile kalkan adam yine hayırlısının eline kalmaktan rahatsız oluyor. Peki ama neden? Çünkü hayatı üzerinde söz söyleyemiyor, çekip gidemiyor, gelecekten korkuyor, hayattan korkuyor. Hayırlısı da canını yakıyor ama, hayatı hakkında sözü olmayan bir adama hayırlısı dışındaki alternatif seçimler 1 boy büyük geliyor.

Susuyorum. Konuşmuyorum. İçime kaçıyorum. Kendimi suçluyorum. Bazen göğe çıkıp yerdeki halime bakıyorum. Oradan baktığımda kendimi suçlamaktan vazgeçiyorum, seçimimin rasyonel olduğunu düşünüyorum. Ama gönül ferman dinliyor mu hiç? Umurunda mı rasyonellik gönlümün?

İyi kötü yuvarlanıp gidiyoruz bir taraftan, belki de böyle oluyordur bu işler. Ama kendimi böyle başarısız ve çaresiz hissettiğim gerçeği hala dimdik ayakta. Peki neden böyle hissediyorum? Çünkü kontrol edemiyorum. Kontrol edemediğin bir şey için başarıdan ya da başarısızlıktan söz edilebilir mi? Sanmam. Peki kontrol edemediğim bir iş sonunda gerçekleşen bazı işler nasıl gerçekleşti? Demek ki kontrol var ama kontrolsüz işler de oluyor. Demek ki, bir yandan kontrol edebildiğim kısımları artırıp, diğer yandan da kontrol edemediğim şeyleri azaltmalıyım.

Kontrole mi geldik yine? Bilincim yine döndü dolaştı, kontrole geldi. Çevremde dönen olayların seyrini belirlemek, kendi kaderimi kendim belirlemek istiyorum. Kavgam kaderle mi yani benim? Yazılmışı değiştirmeye mi çabalıyorum, kendim yazıp kendim oynamak mı istiyorum? Evet, bunu istiyorum. Neden bunu istiyorum? Çünkü kibirliyim. Yazılmışa razı olmuyorum. Yazılmışı değiştirme gücüm olduğuna inanıyorum. İstediğim gibi yaşamaya layık olduğumu düşünüyorum. İyi de kendi kendime bunun kararını nasıl verebiliyorum? Samanyolu galaksisinin sıradan bir güneş sistemindeki kokuşmuş bir gezegenindeki 6 milyar insandan biri değil miyim en nihayetinde? Evet öyleyim, hepimiz öyleyiz. Peki bu kibir nereden geliyor?

Bu yaman çelişki nasıl olabiliyor? Nasıl bir yandan oldukça sıradan biri olduğumu düşünürken, bu sebeple hiçbir büyük idealin peşine takılmamışken, bir yandan da kendime layık gördüğüm hayatı yaşamadığımda bu kadar şikayetçi, isyankar olabiliyorum. Çünkü potansiyelime inanıyorum. Potansiyelim kibrimi doğuruyor, gerçeklerse kibrimi ağlatıyor. Bakıma muhtaç bir bebek benim kibirim, potansiyelim de annesi. Ne ölüyor bu bebek, ne büyüyüp okula gidiyor, ne de adam olup evine ekmek getiriyor.

Babası kim bu piçin? Neden hiç ortalarda yok? Nerede şimdi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder