29 Mayıs 2008 Perşembe

Zorla Güzellik Olur mu ?

Dün izlediğim bir film bu soruya verdiğim yanıtı tekrar düşünmeme neden oldu. The Notebook isimli filmde Noah, Allie’yi ısrarla ve tutkuyla istiyordu. Allie kendisiyle dans etmeyi reddettiği için, Noah hareket halindeki dönme dolapta Allie’nin bulunuğu kabine girdi. Dönme dolabı hemen durdurdu lunapark görevlisi. Noah elleriyle dönme dolabın demirine asıldı ve çıkma teklifini kabul edene kadar oradan inmeyeceğini söyledi. Allie önce kabul etmedi. Bu kez tek eliyle asılmaya başladı. Eli kayıyordu. İnsanlar Allie’ye kabul etmesi için baskı yapmaya başladılar. Sonunda Allie kabul etmek zorunda kaldı. Noah daha sonra Allie'ye ne zaman çıkacaklarını sorduğunda Allie bir kez daha reddetti. Noah pes etmiyordu. Allie'yi ikna etmek için sen ne istersen ben o olurum diyordu. İstersen eğlenceli bir soytarı, istersen iyi bir dansçı. Allie sen komik bir aptalsın dediğinde evet onu da olabilirim demişti. Noah aşkı için kendisinden vazgeçmeyi vaadediyordu. Konuşmaları sürdükçe Noah, Allie'nin özgür bir ruhu olmadığını, anne ve babasının isteklerini kendi istekleri sanan birisi olduğunu farketti. Bu farkındalıkla çarkedeceğine Allie'nin ruhunu özgürleştirmeye çalıştı. Yani film boyunca akıp giden Noah ile Allie’nin sonsuz aşkı, Allie için kendisinden vazgeçmeyi vaadeden Noah'ın kendisinden vazgeçmememesini bırak bir de Allie'yi yoğurup yeniden biçimlendirmesini anlatıyordu. Dahası bu aşkın yegane kaynağı da fiziksel güzellikti. Zevkleri, fikirleri, hayalleri farklı iki insanın tek ortak noktası birbirleri için deli olmalarıydı. Yani Noah'ın tutkusuydu.

Zorla güzellik olmuştu filmde. Sinirlerim bozuldu. Zorla güzellik olmazdı ve olmamalıydı. Garipti. Zorlama tutkuyu göstermenin en doğal yolu oluyordu ve kadınlar tutkuya bayılıyorlardı. Bana göre özgür olmayan bir ruha aşık olmak imkansızdı. Çünkü kişiliklere aşık olunurdu, fiziksel güzelliklere değil.

Gerçekten sinirlerim bozulmuştu. Aşk bir tutku şovu muydu, neydi, niyeydi ? O zaman istediğim kızı vermezlerse, kendimi köprüden atarım diyenlere neden “Zorla güzellik olmaz” deniyordu. Aşk tutku karşılığı satın alınan bir şey miydi ? Kimisinin aşkı 100 tutku lirası ederken, kimisininki 1,200 tutku lirası mıydı ? Tutkuyu yatırınca faiz getirecek miydi ? Tutku bankaları mı vardı etrafta ? Vitamin hesabı yapıp yemeğin tadını kaçırdığımız yetmezmiş gibi, bir de tutku hesabı mı yapacaktık ? Aslında daha da önemlisi nerede durulacaktı. Tutku gösterisinin bir sınırı var mıydı ? Aşkından ölen adamın ödediği tutku liraları kime ne fayda getirecekti ?

Tutku bağımlılık yaratıyorsa nolacaktı ya ? Aşkın ömrü bu yüzden mi üç yıl deniyordu ? Tutku verildikçe tükenen bir şey miydi ? Tüm enerjisini tutkuya harcayan insanın kaderiyle savaşına nolacaktı ?

Sorular, sorular sorular… Cevaplandıkça daha kötüleri sorulacak sorular.

İşin ilginç tarafı, geleneksel olarak daha romantik kabul edilen kadınların bu filmi beğenmesi, buna mukabil dağdan kestim kereste kaba erkeklerin ise filmden nefret etmeleriydi. Bu filmi bana öneren kadına bu yazıda anlattığım şeylere benzer şeyler söylediğimde ise bana “Uffffffffffff hiç romantik değilsin” dedi.

Bilmiyorum belki de sorun bendedir. Ama bence “zorla güzellik olmaz”.

4 yorum:

  1. Sevgili Selim,

    Lakin film sadece romantizm üzerine yahut tutku üzerine kurulu değildi ki. Dediğin gibi kızımız kendi istediklerini değil daha çok anasının babasının üzerinden aslen toplumun ondan beklediklerini yaşama yoluna gidiyordu genelde. Oysa tek gerçekten yapmak istediği şeyin resim yapmak olduğunu belirtmişti gençkene bizim oğlana. Dolayısıyla zorla güzellik de olmadı zaten. Kız gelip oğlanın 7 yıl boyunca onun istediği gibi bi ev yaptığını da gördü, ağaçlara bakan mükemmele çok yakın bi resim odasını da.

    Hülasa, film aslında romantizm değil kızımızın hakikaten neyi yaşamak istediğine karar verme süreci idi aynı şekilde oğlumuz da kız gelmese de o evi bitirmeyi istiyordu. hem oğlan zaten kız henüz hayatına girmemişken de o evi yapmak istiyordu. Her ikisi de muradına erdi. Ha bunun dışarıdan görünüşü romantizm olabilir ama bence değildi.

    Saygılar,
    t&t

    Not : Ben de kütüğüm tabi ki ehehhehe

    YanıtlaSil
  2. Değerli Büyüğüm T&T Durden,

    Notunuzda belirttiğiniz kütük olduğunuz iddiasına estağfurullah demekle birlikte, bendeki kütüğü tetiklediğiniz için de size teşekkürü borç bilirim. Şimdi madem ki kütük kütük konuşabiliyorum, konuyu daha derinlemesine inceleyeyim dilerseniz. Ancak uyarıyorum kütük kütük olacak.

    Noah denen öküz adam olsa, bir kere zaten o Allie denen saçma sapan zengin kızına hayatını vakfetmezdi ya, yine de hikayenin anlattıkları çerçevesinde Noah özgür, bağımsız, işe yarar falan bir erkeği simgeleyecek tüm özellikleri bünyesinde barındıran bir arkadaştır. E boylu poslu yakışıklı da sayılır. Şimdi bu adamın o şapşal Allie'nin peşinde dolanıp durması, tabiri caizse o salak aileye içgüveysi olmaya çalışması ve reddedilmesi, bu da yetmezmiş gibi unutkan bir kadın haline gelince de o psikopat çabayı göstermesi caiz midir hocam elini vicdanına koy söyle.

    Böyle bir erkek profili toplumumuzun her bakımdan yüz karası olup, mümtaz halkımızın genç kadınlarını da zehirlemektedir. Sonra halkımızın bütün şapşal kızları da peygamber kılıklı Nuhlar talep etmektedir bizlerden.

    Söyle hocam elini vicdanına koy da söyle, yazık değil mi ?

    YanıtlaSil
  3. bir gun bu filmi begenmeyen insanlar bulacagimi biliyordum evet :)

    benim durumumsa daha da kotu sanirim..

    hem kutuk hem de kadin olarak gelmisim dunyaya.

    YanıtlaSil
  4. Bu filmin beğenilmesine karşıyım, o kadar :) Aşk bu değil diye bir şarkı gelsin fondan

    YanıtlaSil